İZMİR VE SİYASAL BAŞKANLIK (3)
Özer ATAÇ

Özer ATAÇ

İZMİR VE SİYASAL BAŞKANLIK (3)

11 Haziran 2016 - 10:50

İzmir’den izmir’li olarak  gündemdeki başlığı işliyorduk. Bölgemiz  kendi  gündemini  ateşleyip maalesef  öne geçiriyor. Siyasal Başkanlığın etkili yürütmenin ötesinde henüz hukuki çerçevesi oturup,  kamuoyu ile paylaşılmış değil.Aksine  uygulanan ülkelerden hangisine benzeyeceği öne çıkmış durumdaydı, terör  saldırıları oldu.

 

Yitik mülkiyet

Siyasal Başkanlığın toplum yararına işlevsel kılmanın  iki unsuru var. Biri sorumluluk, diğeri işe uygunluktur.

Sorumluktan söz etmiştik. Birkaç ek yapalım.

Yetki, etkisi oranında sorumlulukla dengelenir.  Her şeyde olduğu gibi sosyal düzende denge unsuru  adaletin gereğidir.  Yetkinin üç elemanı var;  (a)etkisi, (b)sahası, (c) süresi. Diğer taraftan bunların yerinde, süresinde, etkili, israfsız ve istismarsız  kullanılma zorunluluğu beklenmelidir.

Yetki; yetkiyi  oluşturanın, verenin amacını gerçekleştirecek sonuçlu olmalıdır. Yetkiyi amacından alıkoyan etkileri frenleme sistemi, hem yetkinin içinde hem de yetkiyi alanın  üstlendiği risklerde olması temel gerekliliktir.

Bürokrasi içinde kamu denetçileri, görevlerini  yerinde, istismarsız yürütmeleri için genellikle denetledikleri işlerde, yaptıkları tespitlerin boş çıkması çok görülmektedir.  Karşısında rapor tesis edilene   verilen zararlara tazminat  gerçek anlamda hiçbir zaman  tazmin edilmemiştir. Dahası kamu denetçileri görevlerini rahat ivazsız yürütmeleri için bu tür etkilerden yasalarla korunurlar. Böylelikle koruma  kanıksanır, hakka dönüşür  ve kafasına göre giyotiner rapor düzeni yaygınlaşır.

Böylece kamu yararı, kamuyu besleyen girişimci vatandaşların iğdiş edilmesiyle yaralanır.Kamu denetçilerinin  girişimciler üzerinde bu tür tehditleri, yine kamu gelirlerinin sürdürülmesi amacıyla kabul edilebilir riskler olarak görülür.Bunun uzun vadede  vatandaş devlet cepheleşmesine varacağını  biliyoruz.Bu kurt yeniğidir.

Diğer taraftan, kamu gücüne karşı hak aramalarda  adil  sonuçların azlığı,  toplum tarafından sessiz itirazlarla kanıksanmıştır.   Adil sonuçlananlar ise ilk durumu ve kazandırıcı süreçlerin toplamını   mağdura iade  etmezler. Kamunun yasa tanımazları engellemek adına, yasaya uyanlara denetimlerini yetki aşımıyla yapmaları  haksız cezalandırmadır. Bu devletin, halkına yabancılaşması kararlığını gösterir. Kamu otoritesi, böyle haksızlıklarla düşen vatandaşlarını umursamadan, “kalan sağlar bizimdir” ilkesizliğiyle yolunu açmaya devam eder.

Bundan sonra doğacaklardan kim sorumludur?

Tabii ki halk. Çünkü temelde ve esasta kamu halkındı. Halkın olan kamu, “yaptıklarını güzel göstererek” veya başka etkiler oluşturup halkı asıl görevinden uzaklaştırarak, halkın mülkiyetine el koydu, sahiplendi; bu mülkün kendisine,  atalarından(!) kaldığına vehmetti. Sonra, halka lütfedip seçim izniyle yönetime katılımını sağladı. Bu katılım, elinden alınan konuta eski sahibinin  misafirliği ölçüsünde  dahi değildir.

-Yasayı en çok kimler çiğner?

-Kamu otoritesi çiğner.

Yadırgadınız mı? Yadırgamayın, kaynak değişmez; yer değiştirir, boyar, farklı gösterir ama kaynak aynıdır.

Bu yüzden halkın temsilcilerinden kamu idaresinin başına seçilenlere çok iş düşmektedir. Hem kendilerini bu tuzakçılara kapılmaktan koruyacaklar; hem de mülkü sahibinin kontrolüne verecek sistemi inşa edecekler. Böyle bir işe kalkışana kamu ve beslekleri, “yasa tanımaz “ yaftasına yapıştırmaları çok görüldü.

Yetkiler  o kadar parçalanmıştır o kadar ayrılmıştır ki halkın temsilcilerinin halka verdiği sözleri tutup gerçekleştirmeleri olanaksızdır.Bu durumu açıklayan en uygun ifade, “ tuttuklarının elinde kalması” dır.



Türkiye halkı yıllardır bu siyasi mücadeleyi vermektedir. Yıllardır kendisine kalıcı yarar üretecek, şer kamu otoritesini bütün vatandaşlar için dizginleyecek, “kayıtsız hakimiyetini” aramaktadır. Bulma emareleri belirdiğinde, kamu gücündeki birileri ortalığı karartıp, bozgunlayarak, haklın kayıtsız koşulsuz hakimiyetini  kaybettirir.

Kamu otoritesinin zırhı devlettir.Devlet, diğer devletler arenasında en güçlünün güdümüne girerek varlığını sürdürür.Peki  bunda Devletin ve kamu otoritesinin sahibi halka ne düşür?Tabii ki  büyük devlet veya devletlerin buyrukları.

YORUMLAR

  • 0 Yorum