Oyun; çocukluktan bunayıncaya kadar, ister istemez içinde bulunacağımız güçlülerin dayattığı yaşam kurgusu. Tıpkı doğa gibi; doğa da modellerini dayatıyor; dayatacak. Bakmayın onu gemlemek isteyen teknolojimize. Yararlı teknoloji doğanın menfezlerinde yol alır; yararsızı, gücünü doğanın üstünde denemeye yeltenir. Dersini almadan dönemini kapatmaz.
Bu ara aynı şeyler insanlar, devletler arasında olagelir. Sömürmek, pay büyütmek; kazanç sağlamak, esir etmek.
Türkiye yine tarihin harman dönemini yaşıyor. Birikenler dönüşecek.Kim neyi biriktiriyorsa, biriktirdiği dönüşecek; önce biriken diğerinin dönüşümünü kursağında bırakarak zaman faktörünün önemini zirveye taşıyacak.
Güney sınırımızda Büyük İsrail’in 1770 ten bu yana hesaplanan dönüşümleri belirginleşti.Son fitil ateşlemesi , patlaması 11 Eylül ikiz kuleleriydi.”Tarihin Sonu” na yol açarak “devam” dediler. Bu günlere geldik.
Kritik nokta Pasifik. Asıl birikim oralarda. Buralarda ezik kesim petrolü matah sanıyor. Avrupa Birliğinde mazotlu araçlar yasaklanıyor; benzinli araçlar kent merkezlerine giremiyor.
Kuzey Irakta eski dünyanın yemleri için bölgenin “eziklerini” birbirine kırdırma planlarına en yakın zamanları yaşıyoruz. Bölgeyi boşaltmak, hazırlanmış otonom silahlara savaş alanları açıp denemeler yapmak.
Şu anki sınırları yaparken ne zaman nasıl bozulacağını biliyorlardı. Bir avuç ailenin “kümesteki” insanlığa uyguladığı programın gereği bunlar.
Soru şu olmalı: Neden yaptılar , neden bozuyorlar?
Tek cevap : Tekamül. Evrensel modelden dünya “kümesinin” payı bu.
Diğer taraftan sınırların dönemsel değişmesi yaşam işaretidir. Arkasındaki acı, gözyaşı, insan kaybı bütüncül bakışça “kabul edilebilenler” olarak kanıksanmış.
Hareket, akışkanlık, berraklaşma, gelişimi yayma… bunlar insanlığın “küçük hesaplarını”, kayıplarını, acılarını geride bırakacak ilke yatakları olmalı.
Bize gelelim:
-Savaş ekonomisine giriş yaptık.
-İslami birikim 15 Temmuz kalkışmasıyla savruldu.
-Ulusalcılık, 11 Eylül.2011 ikiz kule komplosunun “önleyici savaş Doktrini”ne cephe oluşturdu. Tamamlanmayan Kemalist devrimin, tamamlanma zamanının geldiğini düşünüyorlar.
-Ak Parti yeni Osmanlıcılık ile “nerde kalmıştık, ” diyor.
-Milli marka peşinde koşarken savaş kapıya dayandı. Doğu Perinçek; “savaşı ya Diyarbakır’da ya da komşularınızla Musul, Kerkük’te karşılayacaksınız; savaştan kaçış yok.” Tespitini yapıyor.
…
Başımızı kaldırıp seslere kulak verelim.
Pasifikte neler oluyor?!
Budistler et yemiyor; fakat Müslüman kanı akıtıyor!?!
Anlayacağımız Çin’e yönelik tahkimat var. Çin’in önlenemeyen çıkışını freni fırsatı kaçtı. Hızla hesaplaşmaya gidiliyor. A.B.D. savaşı Pasifikte karşılayacak.
Yurda dönelim:
Sağlam tespitler yaparak; veriler eşiğinde ileri hedefler için çoklu taktikler geliştirmeliyiz.
-Orta direk; toplumu dengede tutan kesim. Ne kadar güçlü olursa istikrar o kadar gerçek olur.Toplum, birey, gerçekleşecek umutlara inanıyor. istikrar istiyor.
-Toplumun etkisiz, nitelikli üretim yapmayan büyük kesimi ortanın altındaki kesim. Yanı sıra Suriye'den gelen kesim buna "kartı" sağladı.Yani niteliksiz işgücü giderek artıyor.
-Nüfus artışı ve etkili yaş ortalaması 33 yaş dolayında; fakat düşük nitelikli işgücü bu konudaki umudu azaltıyor.
-Gelecek için en önemli yatırımımız olan milli eğitimi kalkındırma çabalarımız yukarıdaki değerlendirmelere benziyor.
-Millete yardım nasıl olur?
--Yardımın niteliği değişecek; üretime yönelik yardım edilecek.
--Üretimin niteliği artırılacak; bu konuda yeni girişim üretim-pazarlama kooperatifleri kurulacak.
--Acizlerden başkasına yardım edilmeyecek,
--Acizler her türlü kazandırıcı projelerle azaltılacak,
--Barış, demokrasi, hukuksal yasaklama, özgürlük; mutlak olarak her yerde, her alanda, kalıcı, güvenli olarak gerçekleştirilecek.
--Siyaseti savaşa üstün kılmanın kaynaklarını oluşturmalıyız. Kaynak, hazırlık öncesi hazırlıktır.
- Hukuk sistemimiz basitleştirilip, sadeleştirilmelidir,
-Devletin işlevi azaltılırken,sivil organizasyonların dengeli çokluğunu, gelişimini sağlayacak yöntemler bulmalıyız.
-Her alanda, her düzeyde alternatif yaklaşımların üretilmesi için çok kanallı sistemler tasarlamalıyız.
-Ekonomide faiz enflasyon ikilisini birlikte sürmeliyiz.
-“Dostları artırmak; düşmanları azaltmak,” ilkesi evrensel gelişim prensini çağrıştırıyor. Bu ilke başta özgürlük, eğitim, bilimsel araştırma fırsatı, hukuk, yargı, ekonomi alanlarına modellenmelidir.
Son olarak, Kuzey Irak referandum yapıldı. Bize “savaşın”mı diyorlar; yoksa, “geçti bordun pazarı” mı?!
Cevabı olguların tarihsel “alışkanlığında”.
YORUMLAR