MATERYALİST AMUD

MATERYALİST AMUD

MATERYALİST AMUD

MATERYALİST AMUD

17 Eylül 2015 - 13:49


Oda tv sahibi,aklı, yazarı Soner Yalçın beyin 15.09.20145 salı günlü "Erdoğan 400 vekili sadece bununu için istiyor" başlıklı makalesi materyalist aklın, /kafayı ters kılıp, amuda kalkışının örneklerini içeriyor. Bunun sebebi, önyargılı taraftarlığın ya da karşıtlığın yanılsamasıdır. Kritiklerimi kendisine mail yoluyla ilettim; okuyucularla paylaşıyorum.
Selamlar Soner Yalçın bey,
Sizi uzun yıllardır; Aydınlıktan Bora dergisine, röportajlarınızdan kitaplarınıza; nihayetinde Oda tv sitenize kadar takip ediyorum. Aydınlanmaya katkılarınız değerli ve zamana kayıtlıdır.
Akıl vicdan;danışma; karar deneyim, sonuç; kazanım, yitim,hatalar, kritikler; veriler ışığında yine yeniden yola koyulmak; ideolojinin veya inancın güdümünde kalmamalı. Çünkü ideoloji veya inanç, akıl ve vicdanın yaşanılan zamanla temasının dışında, duygusal veriler depolar. Tıpkı anlık temaşaya tanıklık eden vicdan gibi Materyalist akılda depolama yoktur; deneyim, birikim bu kanıya destek verir; deneyim, birikim aynılığı taşımaz; taşıdığında, içinde taşıdığı verilerdeki an dışı duygusallığı gösterir. Her ikisinin yani Materyalist akıl ve materyalist vicdanın gerçeklik tezahürü; tanık olunan anlardaki yalınlığı, duygusalsızlığı (*),yüksüzlüğü, ortaksızlığıdır.


Aynı zamanda tüm eleştriler doğrularını eleştirdiklerinde bulur.Eleştiri doğrunun yüklü aklı ve vicdani deposundan arındırma etkinliği olduğunda önündeki zamanlarda etkisini sürdürür. Eleştirdiğiniz hususlardaki en az haklılığınız kadar haksızlığınız ve yüklülüğünüz mevucuttur.Diğer taraftan karşı taraf yani Ak Parti iktidarı ve liderliği salt doğrularla mücehhez değildir.Bunu saf veya samimi olarak “aldatılmışlık” beyanlarında göstermesi tam da halkların tabiatına uygun bir söylemi arayış çabası olarak görülebilir. “Ben karşıtlarıma samimiyim;onların hile veya art niyetle olası istismarı; samimiyetime kayıp yaşatabilir; yine de doğruluğun gücü, yaşam tarafından mutlaka desteklenecektir.
Son olarak; Nato ya rağmen yurtta kalıcı karar ve eylemler yapılma olasılığının cılızlığını biliyorsunuzdur. Aşmak için “mesai dışı” eylem planlarıyla; tarihsel iç ve dış etkilerin ABD yi yıpratmasına koşut işlerliği sürekli kılmak en yakın dolaylı çıkış olarak görülmektedir.

Eleştirinin değerlendirilmesi,

1- Bu günkü Kürtlerde ne yok ki Türkler de var?! konulu yazınız için bir kaç kritiği paylaşmak isterim.
Yazınızın birinci bölümünde saydığınız hakların fiili olanlarını RTE başbakanlığında gerçekleştiğini biliyorsunuz. Bu tanınmış değerlerden değersizleşmeyi bulmanız aklın yönelimi olmamalı.
Şu sorunuzun cevabını birinici bölümdeki haklar dizgesinde vermişsiniz:
-"13 yıl¬da ne ya¬p¬ma¬dı ki, 400 mil¬let¬ve¬ki¬li alın¬ca ya¬pa¬cak?"

2- Gelişme yolundaki ülkelerde Parlamenter sistemin koalisyon vesayeti, askeri vesayetlerin doğurduğunu bilmeyen hala var ise şaşarım!?
-"Biri, 400 mil¬let¬ve¬ki¬li is¬ti¬yor."
Anayasayı değiştirmenin başka koşulu var mı?! Bu zamana kadar TBMM grubu bulunan partilerle, halka sunulacak Yeni Demokratik Anayasa Yapma Grubu kurulduğunu; bu grupta, meclis üye sayısına göre üleşme yapılmadığını; diğer partilere eşit üyeler verildiğini; bunun da Türk tarihinde örneği olmadığını bilmeniz gerekmez mi?
O dönemde 65 Maddede anlaşıldığını; tamamı olmasa da bu maddelerin Anayasalaşması için girişi talep edildiğinde; uyumlu tabirle maksimal hastalıkla ret edildiğini biliyor olmalısınız.
3- İranın ambargo ile gasbedilen alacaklarını; Türkiye üzerinden aktarma riskinin Türkiye kazancını; gaspçıların tetikçisi olarak “hırsızlık” diyerek Yargı darbesi kalkışmasına ne tepki verilmeliydi?
" Ada¬le¬te olan inan¬cı yok et¬ti. Ana¬ya¬sa¬’yı kaç kez ih¬lal et¬ti." hükmünüz; Lahey kapısında duran finans israilin sözcülerinin tam istediği gibi görülüyor.
Çok iyi biliyorsunuzdur. Türkiye’ye on üç yıldır yapılan yatırımlar, milli gelirle doğrudan ilgisi yok. Bu yatırımlar, dünyanın yoksul ülkelerine yapılan yardımlar; %20 kapasite ile çalışan memur; al -sat esnafından, montaj sanayisinden; faiz “üretimli” burjuvadan.. artı değer olarak oluşmayacağını unutmuş olamazsınız.
1978 yılında İzmir de 150 metre üç filtreli samsun ,Maltepe sigarası için kuyrukta beklediğim çocukluk günlerimi hatırlarım;diğer sokaklarda o esnada devrimci ve ülkücüler, kuyruklarda bekleyen aile fertlerinin öcünü birbirlerinden çıkartıyorlardı. Bunu dizayn eden kara-akıl Nato konseptiyle hala aktif.
4--“Ada¬le¬te olan inan¬cı yok et¬ti. Ana¬ya¬sa¬’yı kaç kez ih¬lal et¬ti.”
-" Ka¬mu İha¬le Ya¬sa¬sı¬’nı 13 yıl¬da 164 kez de¬ğiş¬tir¬di! İs¬te¬di¬ği iha¬le¬yi is¬te¬di¬ği “ha¬vuz¬cu¬su¬na¬” ver-di."
Siyasal ön yargı, materyalist aklı böyle amudlayabilir. Devrimcilikle kendiliğindencilik nasıl bağdaşır? Küresel gaspçıların, işbirlikçileri eliyle yürüttüğü sistemi korumak için oluşturulmuş hukuka; uymakla ne sağlanabilir? Devrimsel tekamül için vakit; medeni, itaatkar vatandaşlık; küresel gaspçı sisteme emekçi desteği !..
Türkiyedeki finans-israil ipoteğinin güvencesi komprador burjuvaya karşı; yerli burjuva oluşturmanın, "ütülüsü”, vicdanilisini, hukuklusunu öyle itaatkar “devrimcilikle” nasıl savlayabilirsiniz?! Bununla adalet tesis edilebileceğine, zenginliğin yaygınlaşacağına inanmak romantizm değil mi? Örneği var mıdır?
Komprador, sebataist, işbirlikçi, montajcı, faizle geçinen burjuvanın; "cebren ve hile ile" elde ettiği mevzileri; dürüstlük, samimiyet, açıklıkla geri alınacağına dair dünya siyasal tarihinden örnek verebilir misiniz?!

5- Terör sosyal kanserdir. Musallat olduğu bedeni yıkmak için her mikropla, virüsle işbirliği yapar. Yıkıcılıkta sınır tanımaz. İki türlü mücadele edilir. Askeri ya da sivil akılla.
Askeri akıldan sivillik çıkmaz; zorda alışkanlık yapar; askeri vesayet yönsemeleri kaçınılmazdır. Ayrıca toplumun askeri güdücülüğün esaretiyle aklı kelepçelenir. Hukuk komuta emrine girer; uyduruklaşır. Baskı, baskıyı kutsayan, önceleyen nesiller üretir.
Sivil irade ise özgür seçimlerle yenilenir, denetlenir, güçlenir. Sivil irade askeri başarıların asıl kaynağıdır; askeri zihin mutlak savaşla teçhiz edildiğinden; sivil düşünce, güvenlik bağlamında askeri tutumu yaşanılır, canlı kılar.
-"Te¬rör ya¬sa¬la¬rı¬nı de¬ğiş¬tir¬di." Eleştiriniz; halkın güvenliği geliştirme, sivil aklı işlevsel kılma bağlamında geçerli değildir.

6- Bu ülkenin en büyük çukurlarından biri milli eğitimimizdir. Gelişen dünya koşullarına yönelik ihtiyaç ve değişikliklerin sağlanması bir yana; önceki koşullarda sürdürülen eğitimimiz, yüzlerce yıllık geçmişimiz yabancılaşma, inkar, iptal üzerine oluştuğundan; doğuştan engelliydi.
Milli Eğitimi bu zamana kadar olduğu gibi “seyretmek” bir yana; olumsuz sonuçları göze alarak, olumlu girişimlerle düştüğü çukurdan çıkarılmaya çalışılması gelecek için umut veridir. Milli Eğitimde yıllarca süren yöntemsizlik, kifayetsizliğin sonucu oluşan değer yargılarıyla “büyütülmüş” toplumumuzu; küresel adaletsizliğin mengenesinden başka türlü nasıl çıkacak düzeye getirebiliriz?
"Mil¬li Eği¬tim sis¬te¬mi¬ni 14 kez de¬ğiş¬tir¬di!"
Doğru, deneyimlerin içinde değil midir? Bu zamana kadar kopyacılığın sonuçlarıyla yaşadık; şimdi hataları göze alarak, yerel olana uygun olanı deneyimlerle bulabiliriz. Bu zamana kadar, ileri ülkelerin bulduklarını değil, muhtaç kılan eğitim veriyorduk. Amacımız bir avuç özel eğitimden geçmiş , yabancılaşmış münevver değil; topyekun özgün aydınlanmanın olanaklarını üretmek olmalıdır.
7- " Mer¬kez Ban¬ka¬sı¬’n¬dan Tür¬ki¬ye Fut¬bol Fe¬de¬ras¬yo¬nu¬’na; TRT’¬den RTܬK’¬e tüm özerk ku¬rum-la¬rı felç et¬ti."
Daha önce devletin olan tüm kurumlar, halkın alçaltılması üzerine bina edilmemiş miydi? Vatandaşlık vaazları seçkinciliğin eşiğinde kalmamış mıydı?
Yetersizliğin, israfın, kaynaksızlığın, yokluğun diyarında obezit olmuş bütün kamu kurumları; yapılan başarılı-başarısız değişikliklerden olumsuz etkilenmiştir. Çünkü önceki yaşamları halkın olumsuzluğu üzerineydi. Sendikalı olmayan insanların sendikalı işçilere gobta ile baktıkları günleri hatırlayalım; sonra sosyalist ülkelerde herkesin fabrika sahibi olduğu, fakat sendikasız olduğu dönemleri yanına koyalım; kimin felci; kimin koşusunu üretir tarihten biliyoruz. Batık KİT lerin kullanıcı ve içindekileri seçkinleştirip; bütçeyi tam takır kıldığı durumlar mı felçsizlik?!
8- "Açlım" buyurgan toptancılığın halklar lehine tadatıdır. Hukuku, zenginliği, gelişimi, yaşam gönenç güvencesini sağlamadan toptancı birlikteliğin kendiliğinden ayakta kalması olanaksızdır. Yüzyıllarca uygulanan ayrımcılık sonunda etnik açılımı önümüze koyar. Eşit ayrımsız vatandaşlığın sadece yasalarda kaldığını bu topraklarda yaşayanlar nesillerce tanık oldular.

9- "TSK kumpas kuruldu."
Bunu komprador burjuvazinin Nato tuzağından kaynaklandığını bütün generallerimiz biliyor. Nato bu ülkede, hala aktif ve bütün örtük bağlantılarıyla zindeliğini sürdürüyor.
Aynı şekilde " İşid belası" da Nato potronajinın uç uzantıları değil midir?
10- Gezi kalkışması, 1980 sağcı-solcu gladyo kapıştırmasından öte bir şey değildir. Bütün anlatılan "kahramanlık ve direnişleri", 1980 yılı öncesi dönemlerde dev genç, ülkücü kahramanlığının ötesine geçebildi mi?
Adam Almanya’dan 10 bin euroya tır tutup, piyanosunu Taksim meydanının ortasına getirip; direnişe müzikal katkı sağlıyor!? Orada nöbet tutan gençlere, günlük harçlık dağıtılıyor; İzmir de faizle geçinen gayri menkul zenginleri, sahil yolunda tencere çarpıp, gaz maskesiyle sosyal medya pozları veriyor. Yaşanan esnafın dükkanlarını gasp eden, kamu yollarını, duraklarını harap eden lümpenlerle, burjuvanın ortaklığıydı; bu ortaklığın gerekçesi, düşürülen faizle, ödenen gündelikti. Gezi “kır eğlencelerinde “, tanık olanımız çoktur.
11- "Ha¬vuz med¬ya¬sı kur¬du; “A¬lo Fa¬ti¬h” dö¬ne¬mi¬ni baş¬lat¬tı.

Türkiyenin tapusunu elinde tuttuğuna inanan finas-israilin armadasının temsilcisi Hürriyet in haberleriyle mi yetinecektik? Milli burjuvazinin oluşmaması gibi milli medyamız da oluşmamıştır. Gerçekleştirirken yöntemsizlikleri yaşamaktan doğal ne olabilir? Sömürücü nezaket, paylaşımcı usulsüzlüğe tercih edilmemeli.
12- “Mil¬li bay¬ram¬la¬rı¬mı¬zı, an¬dı¬mı¬zı ve dev¬let ku¬rum¬la¬rı adın¬da¬ki Tür¬k’¬ü kal¬dır¬dı.”
“Dev¬le¬tin va¬li¬si¬ni, em¬ni¬yet mü¬dü¬rü¬nü par¬ti¬li yap¬tı.”
Bireyin öncelemeyen devlet, halk(lar)ı (**)için adalet, zenginlik,güvenlik üretemez. Devlet para gibi zenginleştikçe nesnelikten özneliğe evilir. Araç, amaç olur. Gerçi bu bağlamda, Ak Parti iktidarının verilmiş sözlerinin;yani devleti küçülterek etkili kılma hedeflerini gerçekleştirememiş; tersi uygulamalar yapmıştır. Son tahlilde bunun sebebi, önceki kifayetsizliği, yeterli kifayet derecesine ulaştırmak olmasıdır.
13-“ Köy¬lü¬ye “a¬na¬nı da al gi¬t” de¬di.”
“Köylü milletin efendisidir.” sözü, cumhuriyet tarihinde “ancak tarlada” gizli hükmüyle icra edilmiştir. Cumhuriyet tarihinde tarıma, köylüye verilen destek rakamlarına bakmanızı öneriyorum.
14-“ 301 ma¬den¬ci¬nin kat¬le¬dil¬me¬si¬ni “bu işin fıt¬ra¬tın¬da va¬r” di¬ye de¬ğer¬len¬dir¬di.”
Söz sihirdir; direngen siyasetçilik söz sanatını edilgen kılar. Şu kadar ki yine cumhuriyet tarihinde kendini idame ettiremeyen madenlerin kömürünü üstüne para vererek tükettirken; fakir ülkenin işbulmuş madencileriyle avunduğumuzu bildiğinizi biliyorum.
Hangi dönemde bu tür kazaya bu kadar pozitif ayrımcılığın yapıldığını ya da hangi dünya ülkesinde yapılabildiğini okuyucularınızla da paylaşmanızı dilerim.
Hataların, kusurların, kasıtların hesap vereceği bir düzenlemenin maddi koşullarını sağlamak için bu eleştirileri yaptığınıza inanmak istiyorum. Fakat emarelerin salt hedefteki “adam” üzerine kurdurulmuşluğu buna izin vermiyor.
15- “Dış ve iç borç¬lan¬ma¬da re¬kor¬lar kır¬dı.”;”Dev¬le¬tin ör¬tü¬lü öde¬ne¬ği¬ni ken¬di pa¬ra¬sı gi¬bi kul¬lan¬dı.”
İkincisinden başlayalım ; örtülü ödenek; ilan edilmemiş savaşlara cephe içindir.Türkiye halkı PKK ile değil; İngiltere, Almanya, İsrail-finans Amerika ile savaş halindedir.
Birincisi için bir ay önöceki Ekonomi bakanının duyurusuyla yanıt vermek istiyorum: 360 Milyar Dolar borç var. 66 milyar dolar Merkez Bankasında; 160 milyar dolar bankalarda döviz var.120 Milyar dolar yakın b.orcuumuz var; Bıorcun 1/3 kamunun…Diğer taraftan, Türkiyenin Gayri Milli Hasıla yıllık 830 milyar dolar…
16- “De¬niz Fe¬ne¬ri, 17/25 Ara¬lık gi¬bi yol¬suz¬luk¬la¬rın üze¬ri¬ni ka¬pat¬tır¬dı.”
Almanya her yönden “çalışıyor”. PKK ve türevlerini merkez olamak üzere “seçkin” AB ülkelerine dağıtıyor; Türkiyedeki savaşı PKK lehine destekliyor; Altın madenlerine çelme takıyor; İranı Türkiyeye kışkırtıyor; İran aleyhine alınan BM ambargosundan Batı lehine koridor açıp komisyon sağlıyor; Nato içinde Çin ile iştigal ediyor;Orta doğuda Ruslarla bağlantılı ülkelere göz dikiyor;Mosada kökenlik yapıyor; AB de CIA ya karargah salıyor; Batı AB ülkelerini yevmiyeye bağlıyor; Sünni islamı kullanıyor; Deniz fenerinden iktidara vurduruyor…
17-Şunu hüsnü zan ediyorum; RTE geldiği ekolde söylemler içeriye gözükse de “sahibine”,yönlendirene yöneliktir. Amerikan Doları,faiz,ingiltere (finans-israil )üçlüsü daima hedeftedir. Diğer yönden BOP eşbaşkanlığı, ABD adamı, Araplara truva atı…bunlar Türkiyenin geldiği nokta itibariyle manipülasyondur.
“Allah tan edindiğimiz doğrulardan, ortaya çıkan yanlışlıklar nefsimizdendir.”

Saygılarımla,





(*) Duygusalsızlık, birikimli duygu halidir.Duygulu olmak diğer zamanlardan toplanan duygulardan arınmışlık hali olmak anlamında kullanılmıştır.
(**) Halklar etnik yapıların birlik içinde yaşamasını ifade eder. Etnik yapıların dengeli adil gönençli birliği Milleti oluşturur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum