Türkiye Erdoğan'ın Varlığına Şükredecek
Yayınlanma :
08.07.2020 23:53
Güncelleme
: 08.07.2020 23:53
Fetö operasyonlarının hız kesmesi ile kendisini ulusalcı konseptinde değerlendiren grubun temsilcilerine yapılan operasyonlar gündeme yeniden hız kazandırdı.
Belirli grupların 17/25 Aralık sonrası ve 15 Temmuz kalkışması ile hızlanan Fetö hesaplaşması şimdilerde değişik doğumlara gebe.
Oysa tüm bu durumlarda en büyük tehdit altında olan Recep Tayyip Erdoğan göz ardı ediliyor.
Boğuşmak zorunda kaldığı dış politika ve dibine kadar hissedilen ekonomik krizi çözme çabaları hiç görülmez oldu.
Fettullah Gülen ile hesaplaşma peşinde ki bazı gruplar Erdoğan’ın dikkatinin başka yöne kaymasına asla tahammül edemiyorlar.
Önceleri aynı komplekse Gülenciler kapılmıştı, şimdi onlar.
2007 demokrasi mitingleri ve hükümetin yıkılması için çaba gösteren darbe tehditlerini açığa çıkaran Fetö kendi vesayetini kurduğunu zannederken şimdi 17/25 ve 15 Temmuz dayanışmasını sağlayanlar aynı inançta.
Özellikle bazı grupların Fettullahçı avcılığı ve içeri atılan gazeteciler üzerinden ortama saldığı kaos korkusu hayli dikkate değer.
Bir de üstüne cemaatin yayın organlarında ve gizli görüşmelerde yaptığı gibi “biz olmazsak sizi ham yaparlar” tehdidi çok gülünç olmaya başladı.
Evet hükümet çok sıkıntıda, güç kaybediyor lakin kendi mantığı içinde yeniden bir yapılanma ile işin içinden çıkabiliyor.
Yeni ortaklar bulmada bir hayli mahirler.
Türkiye zamanı gelince seçime gider ve tercihini yapar.
Bundan kimsenin kaygısı olmasın.
İster mevcut hükümetle, ister yeni bir koalisyonla isterse de başka bir siyasi angajmanla olsun bir gelecek kurulur.
Küçük gruplar kendi beklentilerini tatmin için genel rüzgarı arkasına alarak meydan savaşına çıksa da genel uyum galip gelecektir.
Dikkat çekmek istediğim Fetullahçıların hükümeti biz olmazsak tehdidi ile konsolide etmeye çalışması gibi şimdi kendine Ulusalcı yada Avrasyacı yada Ergenekoncu yakıştırması yapanlar da aynı yanlışı yapıyorlar.
Meşru hükümetin başı olarak Erdoğan tüm bunlardan sıyrılır ve bizi de genel çerçevede yaşatır.
Nasıl ki din devleti arzulayan ve kendine bu şartla destek verenlere yol vermiyorsa diğerleri için de aynı durum geçerli.
Bence Türkiye her türlü hoşnutsuzluk ve serzenişe rağmen su akar yolunu bulur misali gideceği yola gider.
Fakat başkanlık sisteminden bu haliyle vaz geçmek zorunda kalıp daha katılımcı bir yönetim anlayışını mutlaka tercih eder.
Anlayacağınız insaflı düşünürsek 1998 itibarıyla başlayan olaylar zinciri belki de Erdoğan olmasaydı Suriye misali dehşet ortamlarına yol açacaktı.
Bir de böyle düşünün derim.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: