Aklamak ona mı kaldı?
Aklamak ona mı kaldı?
Yayınlanma :
10.12.2015 09:40
Güncelleme :
10.12.2015 09:40


Menemen Kaymakamlığı sabah saatlerinde bir açıklama yaptı.
Kaymakamlık açıklamasını da İzmir Valiliği Basın ve Halkla İlişkiler İl Müdürlüğü duyurdu.
Hatta hep ‘web’ adresinin aranması, girilmesi isteniyordu, bu kez buna gerek duyulmadı.
Menemen Kaymakamlığı, önce, ‘23 Aralık 2015 tarihinde saat 10.30’da 57. Piyade Tugay Komutan Yardımcılığı yerleşkesinde içindeki Yıldız tepede inkılap şehidi Mustafa Fehmi Kubilay’ın gericilerce hunharca katledilerek şehit edilişinin 85. Yıldönümü münasebetiyle düzenlenecek anma töreni ile açıklamanın sonlarına doğru, ‘İzmir Valiliğinin bu anma programına herhangi bir dâhili bulunmamaktadır. Anma programı Devletimizin en üst protokolünün ve halkımızın katılımı ile icra edilecektir.’ deniliyor.
Bu arada ben bu açıklamaya ‘gericilerce’ sözcüğünü ilave ettiğimi de belirteyim.
Şimdi olduğu gibi ‘Cumhuriyet düşmanları’ da diyebiliriz.
*- Gece uyumadılar mı?
Bu ne hız maşallah…
Gazeteler ne yazmıştı?
CHP’li Belediye Başkanı Tahir Şahin’in 17 yıldır yaptığı gibi Kubilay’ı öldüren gericilerden, yobazlardan söz edecek Mustafa Kemal Atatürk ve devrimlerinden söz edecekti…
Buna da Vali izin vermedi ve ‘SUS!’ denildi.
Yani Tahir Şahin’in konuşmasına izin verilmedi, gündeme, programa alınmadı.
Vali yardımcısı, ya da Kaymakam kimin emrinde…
Aldıkları karar kimin adınadır?
Dahası inceleyin bakın Kaymakam ‘Üst yönetici olarak bile yasalarda kabul edilmiyor…
Yani sözüm ona Vali Mustafa Toprak’ı, CHP’lilerin suçlamalarından aklamak isteniyor…
Bu açıklamaya gerek var mı?
Bence farkında olmayanlara bile bu açıklama ile mesaj verilmek isteniyor…
Umarım, son zamanlarda rastladığımız tür ‘alternatif’ kutlamalar yapılmaz, vatandaşlarımız ikiye ayrılmaz…
*- ‘En üst düzey’ dedikleri kim?
Söyledikleri gibi, anma programı günün anlam ve önemine uygun olarak şehit ve şehidimizin anısını ve hatıralarını yaşatmak ve onlara sahip çıkmak Cumhuriyetimizi ve Cumhuriyetimizin değerlerini korumak, kollamak, gelecek kuşaklara aktarmak üzere günlük her türlü siyasi çekişmeden uzak olarak düzenlenmiştir, umarım.
Bu arada merak ediyorum;
Vali Mustafa Toprak törenlere katılacak mı, yerine kaymakamı mı gönderecek.
Belki daha önceden söz verdiği, açılışını yapacağı bir toplantı vardır…
*- Şimdi bir başka gerçek!
‘Banka kartı sayısının 171 milyona ulaştığı’ haberini okuyunca, yeni yaşadığım bir olayı paylaşmak istedim.
Önce gerilere gidelim…
Kaç yıl önce ‘Banka kartları’ çıkınca ‘birazcık’ ince eleyip sık dokuyorlardı.
Nedeni ise basitti:
Çoğu kişi harcama limitinde çizmeyi aşmış, geri ödemede zorlanıyordu.
Konu ‘Hükümet meselesi’ haline geldi…
Üç beş kuruş için cezaevine girenler olduğu gibi, bankaları dolandıranlar da türemişti.
Ne adres bilgileri doğruydu, ne de gelirleri…
Ama harcamayı biliyorlardı…
Tabii ki ellerinde bir değil birçok bankanın kartı olduğu için kendileri yönünden bir sorun yoktu.
O zaman böyle ‘vatandaşlık nosu’ falan da yoktu…
Dolandırıcılar zaten her zaman bir yolunu bulurlar.
Şimdi nasıl internet ve telefon vurguncuları varsa onlar gibiydiler.
Daha sonra ne oldu?
*- Hatırlayan çıkacaktır
‘Banka kartları’ sokağa düştü…
Her köşe başında, bir masa ve bir sandalye konularak, önüne gelene ‘banka kartları’ dağıtıldı…
Herkes ‘dolandırıcı’ değildi ki!
Üstelik avukatlar da hukuki olarak hesabını zamanında kapatmayanlardan yüksek faiz ve giderlerle birlikte neredeyse 10 misli para tahsil ediliyordu.
Bazı insanlarımız bu yüzden elektrik ve su borçlarını bile ödeyemez duruma düşmüş, gazeteler, televizyonlar ‘mağdur’ların röportajları ile doluydu.
Neyse o günler artık geride kaldı…
Herkes ayağını yorganına göre uzatmaya başladı.
Arada ‘Banka kredi borcu’ yüzünden banka soymaya kalkışanları, ya da evlatlarını rehin alanları, canına kıymak isteyenleri de görüyorsak da belirttiğim gibi yok denecek kadar azaldı, böylesi durumlar…
Bankalar da sanıyorum ince eleyip sık dokuyorlar…
Hatta zaman zaman bu konuda hesabı kaçırdıkları da oluyor…
Anlatayım…
*- Reklamları etkili!
Hani ‘Herkese bir finans lazım!’ diye büyük reklamlar yapan bir banka var…
Bu tümleçte adını geçiriyor…
Sanıyorum hemen çıkarmışsınızdır:
Finansbank…
Genel Müdürlük binasını da görseniz, ‘Türkiye’nin değil, dünyanın en büyük bankası’ bile diyebilirsiniz…
Avrupa’nın Finans merkezi Frankfurt’ta bile böyle görkemli banka binalarına rastlayamazsınız…
Finansbank’ı Hüsnü Özyeğin 1987’de kurmuş, sonra Yunanistan'ın en büyük bankası diye tanıtılan National Bank of Greece (NBG)’ye satılmış.
Şimdi sahibi yine Yunanlılar mı, onlar da başkasına sattılar mı, bilmiyorum!
*- Benim olduğumu kabul edin
İşte bu Finansbank’tan yaşanmış bir olayı paylaşayım:
Ortak hesabı olan karı-kocadan birine banka şubelerinden birinde, ‘Size de kart çıkaralım!’ önerisinde bululmuş…
Genç çalışanın güler yüzü ve davranışını beğenen, söylediklerini akıllıca bulan mudi, ‘tamam!’ demiş…
Bir sürü kağıt çıkarıp imzalatmışlar…
‘Emekli’ olduğu için de, geliri olarak ortalama bir para miktarı yazmışlar.
Telefonlar, fakslar çalışmış ve sonuçta, belki de Türkiye şartlarına göre, ‘emekli ikramiyesi’ bile bu bankada bulunan mudiye, ‘Sana kart veremeyiz!’ denilmiş…
Yani, her işlem için Finansbank’ın ait olduğu şubesine gidecek…
Olacak iş mi?
Bu eziyet değil mi?
Her şeyden önemlisi kanuni hakkı yok mu?
Sıradan birine bile, kapıdan geçerken, ‘Al sana bir kart!’ denilen, hatta yalvarılan bir ortamda Türk midiye yapılana bakın…
Bankada paran olacak, sana istediğin kart verilmeyecek?
Bunu Bankalar arası Kurul görmüyor mu?
Ya da bankalardan sorumlu bakanlık!
Ya da müfettişler…
Ya da bankanın yetkilileri…
Zaten emeklinin bir sıkıntısı ya da düşüncesi de yoktu…
Ama şimdi onun adına ben düşünüyor ve yukarıdaki soruları aklımdan geçiriyorum…
Bu kadar ‘boş vermiş!’ bir topluma mı dönüştük?
*- Bildiklerini okuyorlar…
Merak ediyorum…
Bunları ‘Banka kartı sayısı 171 milyona ulaştı’ başlığını okuduktan sonra yazmaya ve örnek vermeye çalıştım.
Denilen şu:
Türkiye’de kredi ve banka kartı kullanma alışkanlığı giderek artarken kart sayısı da neredeyse nüfusumuzun iki katını aşarken bu ne perhiz ne lahana turşusu…
Yine anımsadığım kadarıyla bakanlık da ‘Kredi kartı alışkanlığı’ kazandırmak için birkaç kanun değişikliği yapmıştı.
Bunları da incelemem lazım ama bugünkü koşullarda fazla gerek görmüyorum…
Bankalardan ‘memnun’ olanı da bugüne kadar hiç görmedim…
Bankaların karlarının ortalamaları da yüzde 80 civarında…
Ehhh bu kadar karlı olduktan sonra, binlerce milyonlarca mudiden bir emekliye istediği ortak hesaptan banka kartı verilse ne olur, verilmese ne olur?
Zaten emeklinin Türkiye’de gezme, eğlenme, dolaşma hakkı ne kadar olabilir?
Çevrenize bakın!
Emekliler ne yapıyor?
Ya parklara giderek torunlarına bakarlar, ya da ücretsiz belediye otobüslerinde akşama kadar dolaşırlar…
Kahveye de fazla takılmazlar, çünkü birden fazla çay kahve içmeye kalkarlarsa bütçeleri açık verir…
*- Körfeze kano yakışır!
Zaman zaman, benim gibi İzmir Aşığı ve sevdalısı ‘usta’ Gazeteci Ünal Tümin, Tayfur Göçmenoğlu, Hulusi Şenel, Muzaffer Cellek ve Erol Akıncılar’la konuşurken, ‘Körfez’de yelkenli ve tekne sayısını arttırırsak elimize kimse su dökemez!’ deriz.
Hatta her zaman yanımızda olan Mehmet Özdoğru ile Murat Eştürk ve Kaya Çelikkanat da bilir…
*- Şifa sayesinde öğrendim
Ortak düşüncemiz ve dileğimiz bu…
Dün Şifa Üniversitesi ve grubunun basın danışması Mevlüt Dağdeviren’den bir mesaj aldım.
Mevlüt Dağdeviren, deniz kanosu şampiyonasında İzmir’e madalya kazandıran Şifa Üniversitesi Göztepe Polikliniği çalışanları Hilal Doğan ile Ali Bahçeci, kano sporunu İzmir’e sevdirmek istediklerini belirterek, ‘İzmir Körfezi’ne kanolar çok yakışır’ dediklerini bildirdi.
Böylece İzmir Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde İzmir’de başlayan kano kursları, bu yeni alanda İzmir’e başarılı sporcular kazandırdığını da öğrenmiş oldum.
Aslında bizim yani İzmir’in dünyaca ünlü sporcuları var…
Fakat bunlardan yararlanmayı bilmiyoruz.
‘Kano’ denilince aklıma geldi…
Örneğin Bornovalı Seda İnce…
Amerika’da Pitsburg Üniversitesi’nde öğrenci iken ‘Kano’ takımının kaptanı idi…
O yıl Seda sayesinde Pitsburg, Amerika’da derece ile birinci olmuştu.
Ve de Amerikalılar Seda’yı ‘Kano Ulusal takımlarına’ almak istemişler, o da ‘olmaz’ demişti…
Belki o günkü şartlar bunu gösteriyordu…
Olayı tam anımsayamıyorum…
Ama Seda’mızın takım lideri olduğunu biliyorum…
Yani İzmir’den çıkan çok cevher var da onları elimizde tutamıyoruz, başka kentlere, ülkelere kaçırıyoruz, buna yanıyorum…
***
GICIK
*- İnsanların seni en çok sevdiği zaman, onların işine en çok yaradığın zamandır.
*- Yeni yıla az kaldı… Hiçbir şey getirme yeni yıl, yeter ki sevdiklerimi götürme!..
*- Vicdanlı çocuklar yetiştirin! Çocuklarınıza başka insanların farklılıklarıyla ya da dış görünüşüyle alay etmenin yanlış olduğunu öğretin.
*- İki kızın varsa sigortalısın, hayatta ortada kalmazsın… Biri kız biri oğlansa Bağ-Kur’lusun! Döner dolaşır kızın bakar… Yine de ortada kalmazsın. İki oğlun varsa Yeşil Kart’lısın! Devlet bakarsa bakaaaar! Yoksa geçmiş olsun, Allah yardımcın olsun!.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: