869 nedir, biliyor musunuz?
869 nedir, biliyor musunuz?
Yayınlanma :
15.12.2015 09:50
Güncelleme :
15.12.2015 09:50


‘Kalem aklın dilidir’ diye…
Urla’da yaşayan Siirtli Hasan Fehmi Güzel de, güzel bir not göndermiş…
Söylediği şu:
Urla Jale Necdet Özbelge İlköğretim Okulu’nda (İlkokul artı ortaokul), 17 Aralık Perşembe günü ‘Yerli Malı Etkinlikleri Kapsamında’ hazırlanan 3’ncü geleneksel ‘Veliler arası Yemek yarışması ve Yerli Ürün Sergisi’nde sizi de aramızda görmek istiyoruz…’
Davetiyede Okul Müdürü Selma Uzun’un imzası bulunuyor…
Bazen bir tatlı dil, bir güzel davet insanı heyecanlandırıp, kilometrelerce yol almasını sağlıyor.
Tıpkı benim gibi…
Bir aksilik olmadığı takdirde, bu güzel davete katılacağım…
Çünkü artık yerli malı kullanmayı unutmuş, bu haftayı nedense Çin malları ile kutlamayı alışkanlık haline getirmiştik.
*- Aradaki farka bakın!
Daha üç gün önce İstanbul Çırağan Sarayı’nda, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), hatta kimleri temsil ettiğini söylemeyeceğim Rıfat Hisarcıklıoğlu’nun ve de Türkiye’nin elli başlı zenginlerinin konuşmacı olduğu 6’ncı Boğaziçi Etkinliklerinin üçüncü gününde, Gençlik ve Spor Bakanı’nın gözüne baka baka bir Türk konuşmacı, ‘markaları’ tercih ettiklerini söyledi.
‘Marka’ dediği bizim TARİŞ’imiz ya da ‘Pınar’ ürünleri falan değildi…
Halkın ‘gavurca’ dediği isimlerdi…
İstanbul’da milyonlarca lira harcanarak boş sıralara yapılan etkinliği düşünün bir de biz bize İzmir’in güzel ilçesi Urla’da Jale Necdet Özbelge İlköğretim Okulu’nda düzenlenen ‘Yerli Malı Haftası’ etkinliğini…
Anladığım kadarıyla, okul müdürü adına daveti yapan Siirtli Hasan Fehmi Güzel de Milli Eğitimimize yıllarca hizmet veren isimsiz kahramanlardan biri…
Siirt Pervari’den Agit Taşkın’ı da yıllardır tanırım…
Ama kendisinden yıllardır bir haber alamadım.
Benim Pervari’ye yolum düşmedi, bundan sonra da sanmıyorum…
Herhalde torunlarının sayısını bile unutan Agit Taşkın’ın da İzmir’e geleceğini düşünmüyorum.
*- 869 nedir?
Başlıkta sordum?
Şimdi tekrarlıyorum:
Acaba 869 nedir?
Kötü bir şey değil…
Hatta hepimizi ilgilendiren çok önemli bir rakam bu…
İESOB Başkanı Zekeriya Mutlu anımsadığım kadarıyla geçen yıl yine ‘Bu barkot numarasını ezberleyin!’ diye adeta yalvarmıştı.
Çünkü; Türkiye’de üretilen ürünlerin barkod numarası 869 ile başlıyor. Vatandaşlarımız satın aldıkları ürünleri seçerken barkod numarasını kontrol etmeli ve 869 ile başlayanı tercih etmelidir.
Yeni adıyla; ‘Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası’ İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği ev sahipliğinde kutlanırken konunun önemi Başkan Zekeriya Mutlu tarafından dile getirildi.
*- Değer veriyorum…
Mektup ve davetlere her zaman önem veriyorum…
İzmir’in renkli ve önemli simaları; Senih Özay,Mehmet Refik Soyer, Feyzi Hepşenkal ve Murat Fatih Ülkü mesajlarında ‘Yakında güzel haberler alacaksınız…’ dedikten sonra bilmece gibi şunları yazmışlar:
‘Nasıl ki bildiğimiz ayva, damar sertliğine, karaciğer tembelliğine iyi geliyorsa... Yapraklarından yapılan çay, kalp ağrılarına devaysa, sakinleştirici özelliği bulunuyorsa...
Meyvesinden yapılan reçel, sindirim sistemi rahatsızlıklarına; tereyağında pişirildiğinde nefes yolu hastalıklarına, müzmin öksürüğe, bronşite ve tüberküloza çare oluyorsa...
Cinsel isteği artırıyorsa, ‘Bizim AYVA’ da; İnsan onuruna, yaşam hakkına, çevreye iyi gelecek.
Hukukun gelişmesine, demokrasinin ve özgürlüklerin evrensel değerlere ulaşmasına yardım edecek.
Spor, eğitim ve sanatla ruhumuza güzellik getirecek!
…Ve bizim ayva; mecazi anlamda ‘ayvanın yenmesine’ ise her zaman ve her koşulda direnecek.
*- Başka, bambaşka!
Konuyu biraz açalım:
Bugün gelinen noktada başka, bambaşka ve evrensel bir bakış açısına, dönüşüme ihtiyaç var.
İhtiyaç kapımızı çalmayı bıraktı, kapımızı kırdı, evimizin, odamızın içinde.
Peki… Bu yolda bir vakıf kurmaz mıyız?
Kurarız elbette…
Bu vakıf başka vakıflara benzer mi?
İzmir’den, Ege’den, Türkiye’den bir çığlık, kocaman bir çığlık atmak için ‘vakıf’ kavramının tarihsel anlamını asla küçümsemeden ve belki tam da bu anlama uygun olarak bambaşka bir vakıf kurarız.
Yani benzemez ve hepsinin abisi olur.
Peki, bu vakıf ortalığı kasıp kavuran mülteci meselesine bambaşka açılardan çomak sokmaz mı?
Offf. Hem de dünyada ses getirecek biçimde sokar.
Ya İstanbul’un gökdelen sevdası (!) yerine, İzmir’in Akdeniz kenti kimliğini koruması için her şeyi yapmaz mı?
Yapar. Üstelik çevremize örülen duvarların içinden öyle tuğlaları çeker ki, herkes şaşar.
Hepsinden önemlisi, gündeme yepyeni projeler getirip, geleceği yeniden şekillendirmez miyiz?
Az kaldı. Neler yapabileceğimizi, göreceksiniz…
Göreceğiz bakalım, ‘Ayvayı her zaman olduğu gibi yiyip yemeyeceğimizi’ anlayacağız…
Ya da birlikte, ‘Ayva çiçek açmış!’ şarkısını söyleyeceğiz!
*- Yemine de inanmayın!
Bu arada aklıma ‘Ölümsüz’adlı filmden bazı sahneler geldi…
Üç arkadaş gençliklerinde ellerini üst üste koyarak, ‘Ölünceye kadar ayrılmayacağız!’ diye yemin ederler…
‘Özgürlük yemini’ derler bunun adına…
Ama ikisi üçüncüyü, çok yıllar sonra öldürmek ister…
Nedeni mi?
‘Dürüstlük seni paslandırmış
Ahlaki değerlerin yüzünden seni yok etmek gerekiyordu.
Haraç alırsın ama uyuşturucu işi yapmazsın…
Bunların hepsi saçma şeyler!’ diye…
Çünkü üçüncü doğru yolu görmüş ve aralarından ayrılarak ailesiyle huzurlu bir yaşam sürdürmek istemektedir,
*- Görüntü yanıltabilir…
Hele bir düğün sahnesi var ki, etkilenmemek elde değil…
Hani bizde Doğu ve Güneydoğu’daki 7 gün 7 gece süren, dolarların havada uçuştuğu düğünler gibi…
Kuş sütü bile eksik değildir masalarda…
Rüya gibi denilecek düğünde Fransa İçişleri Bakanı, Paris Savcısı, ne bileyim Senatör gibi önemli isimler de vardır.
Ve büyük gangster,
‘Dostlarım sizi ağırlamak benim için büyük onur…
Her şey tam anlamıyla hayal ettiğim gibi, yani; Ayrıntıcı, mükemmeliyetçi, hatta manyak bile denilebilecek benim için; ‘pire için yorgan yakar!’ derler…
Hakkımda söylenenleri biliyorum Ve onlara kısmen ben de katılıyorum.
Ben kimseyi incitmem, incitsem de bu kaza ile olur
Çünkü ben sevgiye inanırım…
Benim için aile ve arkadaşlık kutsaldır.
‘Arkadaşlık’ asla sıradan bir kelime değildir:
Arkadaşlık, görevdir, saygıdır, sorumluluktur…’
Adam damardan girer ve ayakta alkışlarla sözü kesilir…
Hep böyle değil mi?
Çevrenize bakın göreceksiniz bunların benzerlerini…
Paranın gücüyle, büyük görülseler de küçük insanlardır bunlar…
Büyük kim?
Büyük, her şeye rağmen ‘Yerli Malı Haftası’nı kutlayan öğretmenlerimiz, müdürlerimizdir…
*- Yasalar değiştiriliyor
‘Ayva’ konusunda, İsimlerini saydıklarımın ikisi hukukçu…
Cumhuriyetimizin kazanımları arasında ‘hukuk’ da bulunuyor…
Genç cumhuriyetimizin öncü kadroları 1924 yılında şer’iyye mahkemelerini kaldıran ve Tevvhid_i Tedrisat Kanunu ile eğitimde sekülerlik sağlayan yasalarla büyük hukuk devriminin temellerini atılar.
Cumhuriyet rejiminin en temel özelliklerinden biri, modern hukuk rejimi olmasıdır.
Modern hukuk olmadan gerçek anlamda cumhuriyet de olmaz.
Çok bilenlere bir hatırlatma yapayım:
Osmanlı Devleti kuruluşundan başlayarak İslam Hukuku’nun uygulanmasını esas aldığı için Osmanlı’da ceza işlerinde de u hukukun hükümleri geçerliydi. Hangi
İslam dinini reddetme, zina ve hırsızlık gibi şer’i hukuku ilgilendiren suçlarda şer’i hükümler uygulanıyor, bunların dışında kalan cinsel tecavüz, tasarlayarak adam öldürme, yaralama gibi suçlar için de, bunların yalnızca fertleri ilgilendirdiği düşüncesiyle bu tür suçlular hakkında ancak suçtan zarar görenlerin şikayetleri üzerine cezalar uygulanıyordu.
Cezalar tekdirden başlayarak; dayak, para cezası, hapis, ağır hapis ve idam gibi cezalara kadar gidiyordu.
Fatih, Kanunu Sultan Süleyman ve 4. Mehmet devirlerinde her ne kadar bazı suç ve ceza türlerini belirleyen kanunlar yayınlanmış olsa da, cezaların kanuni esası henüz yerleşmemiş olduğu için hangi suça hangi cezanın verileceği belirsizliğini koruyordu.
1839’da yayınlanan Tanzimat Fermanı özellikle hukuk tarihimiz bakımından önemli bir dönüm noktası oldu. Gülhane Hatt-ı Hümâyûnu ile devletin idaresinde yeni kanunların koyulması gerçekleşti.
Halkın can, namus, mal güvenliği ile vergi tayininin şartları ve zorunlu askerliğin düzenlenmesi biçimiyle süresi hakkında yeni kanunlar yürürlüğe kondu.
Ancak buna rağmen şer’i hükümler ile seküler hükümler yan yana Cumhuriyet dönemine kadar yürüdü.
*- Cumhuriyet’le başladı
Hukuk Devrimi Cumhuriyet’le birlikte gerçekleşti…
8 Nisan 1924 tarihinde TBMM, Şer’iyye Mahkemelerini bitiren, Yeni Mahkemeler Teşkilatı Kanunu’nun kabul edilmesiyle, bu mahkemeler yürürlükten kaldırıldı.
Şer’i hukukun müftüleri ve kadılarını yetiştiren medreselerin kapatılmasıyla, şer’i hukukun insan kaynaklarının da sonu gelmiş oldu.
Medeni Kanun ile kadınlar erkeklerle eşit haklara kavuşmuş, birçok sosyal ilişki için gerekli hukuki ilkeler çağdaş düzeye ulaştırıldı.
Bu arada Tanyel Yılmaz’dan öğrendiğime göre arabulucu Avukat Umut Metin’den de bir iki cümle etmek istiyorum..
Arabulucu Avukat Umut Metin ise hükümetin yargı sistemindeki son düzenlemesini değerlendirirken, uygulamadan olası anlaşmazlıklarda hem işçi hem de işveren tarafının olumlu etkileneceğini ve her iki taraf için de kazan-kazan modelinin uygulanacağını söyledi.
Arabuluculuk uygulamasının özellikle işçi işveren anlaşmazlıklarında başarılı sonuçlar vermesi üzerine hükümetin uygulamayı genişlettiğini belirten Metin, bundan sonra işçi-işveren anlaşmazlıklarında arabuluculuğun ön şart olarak tesis edildiğini dile getirdi.
Metin’e göre işçi için önemli olan özlük haklarını alırken, eski işverenin de olumsuz alınma riski arabuluculukta karşılıklı uzlaşı söz konusu olacağından ortadan kalkmış olacak.
*- Reklam sektörü hizmete hazır
İzmir Ticaret Odası (İZTO) 52. Reklamcılık, Kamuoyu Araştırma ve Açıkhava Reklamcılığı Grubu, baskı sektörü profesyonellerini buluşturan FESPA Eurasia 2015 Fuarı'na günübirlik ziyaret düzenledi.
Filiz Avcı Belet'in eşgüdümünde düzenlenen geziye oda üyesi 32 kuruluşun temsilcisi katıldı.
İzmir Ticaret odası Meclis üyesi Filiz Avcı Belet ‘’Reklamcılık ve dijital baskı teknolojilerine ilişkin yenilikleri sunan sektörel tüm fuarlara, FESPA ve SIGN gibi fuarlara odanın her yıl ziyaretler gerçekleştirildiğini bununda ticari hayata olumlu etki yaptığını’ söyledi.
Global piyasada yaşanan tüm durgunluğa, kan kaybına ilişkin ekonomik verilere karşın Türkiye’nin 3.çeyrek büyüme rakamının yüzde 4 olduğunu söyleyen Filiz Avcı Belet, ‘Türkiye’nin çevresi ateş çemberi de olsa ekonominin sahip olduğu dinamiklik, tüm yaşanan sıkıntılara rağmen iç tüketimindeki artış ve güçlenme, girişimcilerimizin pazarlarda yeni iş olanakları aramayı sürdürmesi, Fuarlarda yenilikleri izleyerek, yeni projeler üreterek dimdik ayakta durmalarının sebebi olarak ortaya çıkıyor’ dedi.
***
GICIK
*- En yıkıcı, en öldürücü yara haksızlık yarasıdır.
*- Ne zulüm, ne merhamet yalnızca adalet!
*- İnsanlar ancak adaletle doyurulur.
*-Adalet önce devletten gelir.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: