SEÇİM VAADLERİ
Özer ATAÇ

Özer ATAÇ

SEÇİM VAADLERİ

06 Mayıs 2015 - 23:43

Hoş şeyler. Fakat boş olduklarını bile bile tebessümle izliyoruz.

-Asgari ücret beşbin TL olacak!

-Lüks zırhlı aracı millete geri aldık; sıra sarayda!

-Herkese GSMH daki payı ve giderler hesaplanarak sabit maaş verilecek!

-Kendine gel, Saadet’e gel!

-Bunlar hesap bilmiyor!

...

Yılbaşlarında artırılan büyük piyango ikramiyesi öyle değil mi? Nice "inançlımız" gizli gizli alıp; cüzdanının mahrem bölümüne, kendine yorum yapmadan koymuşluğunu bilirim. Sonra bütün sıkıntılarını, o isabet olasılığı merkezinden harmanlama hayallerini kurduğunu; umutsuz, bitimsiz, karanlık olan kaderinde; cüzdanının "bilinmeyen" bölümünde yakılan bir mum aydınlığı gibi.

-Ya günah!  Biliyorsun, haram olduğu yaygın hüküm vaziyetinde.

-Biliyorum;  ama bu yaşamda haram olmayan seçenek ne kadar kaldı ki?!

-Kendini aldatma!

-Gel, uzaktan konuşma; gir bir kez kimliğime; ye tokatları sağ sol; alttan aparkütler... Onlarca kırılan benliğin, umutların; aşağılanmaların; kel başında üç beş kılı, gür saçları bile göre yıllar yılı tarama esaretin.. Fazla konuşma!!

-Sen bilirsin..  Nolacak düzelecek mi şimdi bütün bunlar; saklı potansiyel  hazinende?

-Bir çıksın bakarız; düşü bile, bu yaşamın gerçekliğinden güzel. Bunu biliyorum.

-Ya çıkmazsa; hem bunca yıl, kader planından sana yapılan muameleyi ikimizde biliyoruz. Kurbağanın öpüşüyle, uyanacak kraliçe düşü; yitikliğin uydurukluğu değil mi?!

-Yitiklik; bir yerde kaybın idraki demektir. Kaybını bil; tarafını seç; alet olma! demez mi felsefe bizlere? Hem diyalektiğin gereği bu. Niye kayıpların içinde çıkışları aramıyoruz. İlahi kelam;  kurtuluş, çözüm ve çıkışın, zorlukların içinde; kaçtığın yerdedir, demiyor mu bizlere?

-Vaz geçmeyeceksin!?

-Bunca vazgeçirmeler, iteklemeler, kapılarda bekletilmeler; lüks siyah arabaları, renkli  yol açıcı sirenlilerin öncülüğünde seyretmeler; şayet otomobil sürüyorsan; kenara çek uyarısında bulunan yüksek ışıklı sellektörlemeler.. Bunlarda mı kalayım? Bunların bir gün yolda yürürken yanı başımda durup, kapısını açıp; “haydi gir içeri; bizdensin..” demelerini mi ummalıyım?

Ya da takılmış, bürokratik çengele giysilerim ve evraklarımla asılmış vaziyetteyken; Ankara’dan kendilerinden tebdili kıyafet etmiş kamu erkçilerin  yetişmelerini mi ummalıyım?!

-Hani devlet küçülüp, insan yücelecekti?!  Birey olarak küçülmeyi sürdürüyorum, görmüyor musun? Sanırım yeter noktaya ulaşmadık hala.

Bir ara umutlanır gibi olmuştum. Sahi, hem piyango da kamusal değil mi? İki tür güvence arıyoruz. Doğduğumuz, seçmediğimiz ülkemizde; aile ve bedenlerimizin yeteneklerinde ya da sonucunu bilmediğimiz piyango biletlerinde.

....

Ya çıkarsa!? Ne kadar matematiksel bu kamusal çağrı?!

T.C. Anayasası madde 5: "Devletin temel amaç ve görevleri(...),kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; (...)insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak."

İşte burası, sıfıra ulaşmayan limit eğimi oluyor; sürekli yaklaşıyor; fakat ulaşmıyor.

...

seçim vaatleri uyduruk ta olsalar;   öz motivasyon değerleriyle izleyicileri, beklentisi olan milyonları tebessüm ettiriyor; tıpkı yıl sonlarında büyük hayallere sebep olan milli piyango alışlarımız gibi.

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum