GÜÇ ZAAFI YEDEKLEMELERİ
Özer ATAÇ

Özer ATAÇ

GÜÇ ZAAFI YEDEKLEMELERİ

14 Nisan 2015 - 22:16

Burda bir köy var, yakınınızda,

Üstad  Süleyman Karagülle nin diri değinilerini özenle okuyoruz.Maşallah. Diriliği, mevki sahiplerine karanlıkta deniz feneri kadar etki etse yetecek.

Heyhat! Hoş seda diyebilirler. Yanlarına yüksek vebal kalacağına eminim.

Kul bilmez ise yaradan bilir; devam etmeli. O "denizin" , birikimin içinde, canlılar evrimleşmeye başlaması kaçınılmaz. Ak Parti nin 2023 Yeni Güçlü Türkiye vizyonu, salt kalkınma olmamalı. Kalkınmanın içeriği insanlığın ortak değerlerini ve ulaştığı durumu yansıtan ilke ve çözümlemeyi içermeli.Kısaca derin sentezli doktrini kılavuzlanmalı. Topyekun değil, çözümsüz kamu alanlarında minimal pilot uygulama alanlarda yer açmalı, talep karlara fırsat tanınmalı.

Sabırla bekliyoruz..

Zihin güçlenip bilgi artıkça, oluşumlar hızlanıyor. Bu yüzden çok beklemeden Adil Düzen  varyasyonlarını, dünyanın çeşitli yerlerinde küçük örneklerini görebileceğiz. İzliyoruz.

Üstadın makalelerinde askere, orduya,güce verilen değer "göz kamaştırıcı". Öyle ki diğer şeyler, bu değerin yanında etkisiz kalıyor. Bunun sebebi, savaş, yokluk, eziyet, işgal görmüş, yaşamış neslin; askere de gördüğü çözümdür. sayın üstadın önünde sonunda gelecek olana, başında hazırlık yaptığını düşünüyorum.Kurtarıcı ordunun, her daim kurtarıcı hükmünde olmasını;  kurtuluş aşamasındaki yetkilerinin, yaşamın her aşamasında orduya verilmesi eğilimlerini  görüyoruz.

Oraya ordu, buraya ordu;  varsa yoksa ordu.. İnsanlık için ne büyük zaaf!

Gerçi biz asker milletiz; yaklaşım bize uygun düşer. Derdim, gelişen insanlığın umut ve  birikimi.

Güvencesizlik,

Bu kadar mı tehditkar ve tehlike gösteriyoruz   birbirlerimize ya da insanlar insanlara  hala  bu kadar mı zarar, kötülük  verebilecek durumda ?

Diyeceksiniz, " ordu olmasaydı, sen olmazdın!" devamla,  "güvenlik her şeydir." "Bütün kazanımlar güvenlikle sürdürülebilir."

Güzel.

"Kazanımların"; ne kadar tehditkar oldukları, güce verdiğimiz değerle;  değerin potansiyel istismarıyla; insani bütün değerlerin, güç merkezinde toplanması yanlışıyla ne kadar değerlidir?!

Buna değere  tutsak diyebilir miyiz? Oysa değerin, iyi ve güzelin gelişmesine  katkısı olmalı. Bedel ve sonuçlara baktığımızda, değerin tutarlığını anlıyoruz.

Yaşamımıza güç  güzellemelerinin girmediği yer kalmadı.  Bu aynı zamanda İnsanın güçsüzlüğünden kaynaklanıyor.

....

Güce bu kadar ihtiyacı olan ve bu ihtiyaçtan kurtulamayan insan; paradoksal olarak, gücün istismarından, kurtarıcılığından, düzleyiciliğinden   arınabilir mi?

"Gücün zararsızlığını istiyorsanız,  milletin ordusunu inşa edin."  diyebilirsiniz.

Bence bu asimetrik çıkarımdır. Başka yol da bulamıyoruz;  çıkarımın etrafında yüz yıllardır dolanıyoruz.

....

Sanırım bunları Rabbin  "esirgeyen" isminin  kurumsallaşmasına bağlayabilirsiniz.

Çok yatıştırıcı!?

"Marufu emredin, münkiri nehye din"...  "işte, polislik müessesesi!", demelerini de  okuyoruz.

Ters etki,

Şu nokta, derinde daha önemlidir ya da tekeri tümsekte tutandır:

Güç zaafı, güçe bu kadar ihtiyaç duymak,teslim olmak, insanın bilinç altında krallık kurdurur.Ona, buna barkot takar; hipermarketlerdeki barkotsuz mallar gibi.O takdirde insan bilincinden hiç bir fikir,  içindeki  " krallığın" etiketi olmadan  çıkamaz. Her hareketinde, yönsemede, kurguda bu krallık  bizden vize ister.Hatta dışarıda  öyle yerleşiklik, hakimiyet  oluşturur ki genel güç anlayışımızı analık güç testlerine kadar indirgetir. O anda kim güçlüyse içten ona teslim oluruz.

Buna kitap, "dışa çıkaramadığın, gücün yetmediğinde, içten buğz edersin.."  diyor.

....

Sanırım tapıcılığın esini budur. "Olmak ya da olmamak; bütün mesele bu kadar değil,  bunun kaynağındaki güçtür; asıl mesele, güçlü olmak ya da olmamaktır!" sentezine  ulaşmış  oluyoruz.  Sorgulamayı bırakmamamız da bundan; daima güçten şüphe duymak. Kısa yaşantımızda dünyanın çok yerinde eziyetin, savaşın, yokluğun binbir halini izliyoruz. Eksik olanı adeta belletiyorlar; "güçlü olmanız gerekir."

Çoklaşmalar,

Adaletin tersini zulüm olarak biliyoruz; güç ise bu iki kutbun akımı. Güç adaletin elindeyse adil sistem; kötünün elindeyse zalim sistem sonucuna ulaşıyoruz. Sahiden böyle mi ? Güç adaletin karşısında, başka bir kutup, uzak tutulması gereken bir kuvvet olamaz mı? "her şeyin çifti" iki üstü çokluk olamaz mı? Basitliğin komplekste geçerliği ipin ucunu kaçırmak istemeyen, tekrar geri dönmek isteyen  Mağara araştırıcısı  içindir.Evirilmiş, gelişmiş sistemde kutuplar doğal olarak çoğalacaktır.

Bu yüzden tarihsel çevrimimiz aynı sonuçlara varmış olamaz mı?

Özer ATAÇ

YORUMLAR

  • 0 Yorum