Türk Silahlı Kuvvetlerinde Hulusi Akar Faktörü
Ayhan Saltan

Ayhan Saltan

Ayhan Saltan

Türk Silahlı Kuvvetlerinde Hulusi Akar Faktörü

07 Ocak 2019 - 14:33

Aslında konu başlığım Türk ordusunda neler oluyordu fakat son günlerin gündemini de ıskalamamak için bu başlığı uygun gördüm.
Türk ordusu tanımı orduyu açıklama noktasında hafif kalan bir tanımlamadır. İşin aslı Türk milleti denilmesidir.3000 yılık kara ordusu, 1000 yıllık deniz ordusu denilince Türk milletinin tüm varlığı ile içinde olduğu yapı anlaşılmalıdır.
En anlaşılır şekli ile Osman Oğullarının kurduğu devletin ordusu Oğuzların Bozok kolunun Kayı boyunun mensuplarıdır. Yani harici bir ordu teşekkülü söz konusu değildir. Çift süren, davar güden adamlar çatışma zamanı ordu mensubu olup kılıç kuşanıp cenk etmişleridir.
Bu açıklamadan sonra bu milletin ordusu ne ise millet onun ta kendisidir.
Şimdi bu günlere gelmeden Osmanlı ordusu kuruluş ve ilerleyiş döneminde tam bir dini karaktere sahip olarak Bektaşi dergahının himayesinde ve rehberliğinde yükselişe geçti. Dergahın tam etkisi ile oluşan Yeniçeri Ocağı ordunun zirve yapılanması idi. Bununla paralel millet de dindardı.
İlerleyen süreçte yıpranan Osmanlı gibi ordusu da milleti de aynı komplikasyonlara maruz kaldı. Gelen mağlubiyetler dindar ordudan bilindi ve en sonunda lll. Selim dindar orduyu daha seküler bir mekanizma ile değiştirmek için Nizam-ı Cedit ordusunu kurdu. Fakat bu onun sonu oldu. Yerine gelen ll.Mahmut daha seküler bir sistem için dindar orduyu yani Yeniçeri Ocağını yok etti ve kendisine bu iş sonucu Gavur Padişah lakabı uygun görüldü.
Ordu ve devlet sekülerleşmeye (dünyevileşme ) başlasa da halk hala dindar olduğu için yaşanan yıkımlar sonucu tüm kurumları ile beraber devlet cumhuriyet sonrası radikal olarak değiştirildi ve tam seküler ordu ve düzen kuruldu. Bununla berber ordusuna uyumlu olarak millet de seküler ve laik bir yaşamı benimsedi. Ama bu süreç çok kısa sürdü.
1951 yılında NATO’ya giren Türkiye 16 Şubat 1950 de 5886 sayılı yasa ile NATO anlaşmasını onayladı ve üye ülke oldu. O günden sonra ordu bir NATO ordusu ve dolayısı ile millet de NATO milleti oldu. Fakat en az ll. Mahmut dönemi gibi sorunlu bir dönemde bu süreçle başladı. Orduda bulunan ve ordunun gittikçe dindarlaştığını gören seküler subaylar bu sürece gizli açık muhalif oldular.
Sonuç itibarıyla bu günleri şekillendiren olaylar zincirinin ilk halkası olarak daha milli ve cumhuriyetin kuruluş ilkelerine bağlı ancak geçmiş tecrübelerden dini gelişmelerin zarar getireceğine inanan güçlü seküler klik ile NATO’ya bağlı ve daha liberal subaylar arasında sürekli çatışma yaşansa ve çeşitli tasfiyeler olsa da NATO entegrasyonlu olanlar 1980 darbesinde gücünü kanıtladı ve değişim başladı.
Bu tarihe kadar seküler ve laik yaşam tarzının güçlü olduğu millette ordusu gibi ansızın ve çok hızlı olarak dindarlaşmaya başladı. Artık Demokrat Partili liberaller yerine alenen dini yaşamı savunan siyasetçiler tercih edilerek önce Refah Partli yıllar akabinde Ak Partili yıllar başladı.
Ak Partili yıllar bu değişimin en hızlı yaşandığı yıllar olarak dindarlaşan ve ordusuyla özdeş olan millet dindar bir ordu ve yönetim konusunda en azından pasif seçmen desteğini vererek tercihini yaptı. E tabi bu tercihe uygun olarak orduda değişmeliydi.
Ergenekon, Balyoz derken 15 Temmuz kalkışması ile işler bir hayli yol aldı. Amma görünen o ki 15 Temmuz sonrası orduda beklenen seküler ve laik yönetimin devamı yerine artık farklı tercihler söz konusu olacakmış gibi duruyor.
Hulusi Akar’ın geçmişi, yükselişi, darbede oynadığı rol ve bu gün ordusunu bırakmayıp halen başında kalması arzu edilen değişimin hızlandığının kanıtı olabilir. Sayın Erdoğan’ı alkışlamaktan çekinmeyen ama seküler karakterini sergilemekten de çekinmeyen Metin Temel paşa üzerinden yaşanan tartışmalarda ise hala ordunun ve dolayısı ile milletin bir kısmının yön tayininde sorunlu olduğunun izlerini görmek mümkün. Ama unutulan bir şey var, bu ordu hala NATO ordusu ve millette hala NATO milleti.
Bunu neden mi yazdım?  Bu millet NATO’dan iki ordu kaçırdı.  NATO’nun kontrolü dışında olan ve ciddi bir ordu kimliği bulunan Jandarma Genel Komutanlığı İçişleri Bakanlığına bağlanarak pasifize edilip alelade asayiş gücü haline çevirildi. Yine aynı saiklerle kurulan Sahil Güvenlik Komutanlığıda aynı akıbeti yaşadı.
Elde kaldı bir tek Ege Ordusu Komutanlığı, bakalım ona ne olacak.
 

YORUMLAR

  • 0 Yorum