Türkiye’de mutlaka bir vergi reformuna ihtiyaç var!

Türkiye’de mutlaka bir vergi reformuna ihtiyaç var!

Türkiye’de mutlaka bir vergi reformuna ihtiyaç var!
13 Nisan 2019 - 12:04

İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı ve İzmir Katip Çelebi Üniversitesi İİBF Maliye Bölümü işbirliği ile Mükellef Hakları Paneli düzenlendi.
İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası Başkanı Şadi Çetin konuşmacı olarak katıldığı panelde: “Türkiye’de vergi bilinci arzu edilen seviyede değil. Beyanlar çok düşük ve kayıt dışı ekonomi yüksektir. Fatura ve fiş alıp verme alışkanlığı beklenen düzeyde değildir. Gelişmiş ülkelerde vergi bilinci yüksektir. Gelir İdaresi Başkanlığı Mükellef Hakları Bildirgesi ile vergi ödemenin sadece bir yükümlülük değil, vatandaş olma ve sorgulama hakkı olduğu bilinciyle kendisinden hizmet alan herkesi memnun etmeye ve sorunları çözmeye olan bağlılığını onaylıyor. Vergi, kamu harcamalarının en önemli finansman kaynağıdır. Herkes, mali gücüne göre, vergisini ödemekle yükümlüdür. Vergi sadece bireylerin beyanına ve vicdanına terkedilecek kadar sıradan bir olay değildir. Vergi yoksa devlet yoktur, vergi bizim geleceğimizdir.
Ancak vergilendirmenin sürdürülebilir olması, adil, tarafsız, rekabeti koruyan, büyümeyi destekleyen bir yapı içinde olması gerekir. Devlet mükellef dengesi ve ahengi  mutlaka sağlanmalıdır.
Vergi mevzuatı ne yazık ki çok karışık ve çok sık değişiyor. Kanun yapma tekniğine uyulmuyor. Sürekli torba kanun çıkarılıyor. Vergi mevzuatı yamalı bohça gibi içinden çıkılmaz durumda. Vergi kanunlarının yeniden yazılması gerektiğini her fırsatta dile getiriyorum. İndirimli Kurumlar Vergisi yeniden yazıldı fakat eskiyi aratıyor. Gelişmiş ülkelerde kanunlar yürürlük tarihinden en az birkaç yıl önce yayımlanıyor. Bizde ise aynı gün yayımlanıyor ve yürürlüğe giriyor. Sık değişen vergi mevzuatı, yatırım kararlarını olumsuz etkiliyor. Türkiye’de mutlaka bir vergi reformuna ihtiyaç vardır. Vergi mevzuatının basit ve kalıcı olması sağlanmalıdır.  
Türk vergi sistemi beyan esasına dayanıyor. Türk vergi sistemi, gelir vergileri yerine; tüketim vergilerine ve stopaja dayanıyor. Gelir Vergisi’nin %90’ı stopaj yoluyla toplanıyor. Dolaylı vergiler çok yüksek (% 67 civarında) OECD ülkelerinde ise tam tersi (%35). Bu durum, vergi bilincini olumsuz etkiliyor. Beyana dayalı vergilemeyi zorlaştırıyor. Türkiye’nin nüfusu 82 milyon. Gelir vergisi faal mükellef sayısı 1,8 milyon. Bu demektir ki 45 kişiye 1 beyanname düşüyor.  Vergi tabanının yaygınlığı vergi yükünün dağılımındaki adaletin en önemli göstergesidir.  Gelişmiş ülkelerde herkes Gelir Vergisi beyannamesi veriyor. Bu durum farkındalığı artırıyor. Bizde ise örneğin ücretliler sadece alacağı net maaşı biliyor. Kayıt dışılık çok fazla. Kayıt dışılık haksız rekabete yol açıyor. Sadece cezalarla kayıt dışılık önlenemez. Vergi oranlarının düşürülmesi, kayıt dışılığı önemli ölçüde azaltmıştır.
Türkiye’de vergi cezaları maalesef caydırıcı değil. Bunun nedeni, cezalarının yetersiz olması değil; cezaların etkin uygulanamıyor olmasıdır. Vergi affı, uzlaşma vb. nedenlerle vergi kaçırmak maalesef bir sorun olarak görülmüyor. Ayrıca aflar kesinlikle sistemi bozuyor. Aflar, mükellefleri vergiden soğutuyor. Af çıkar beklentisi beyan ve ödemeleri düşürüyor. Af Kanunlarının uygulanması sırasında tahsilat artsa bile vergi de adalet bozuluyor. Vergiye uyumlu mükellefler için geçen yıl uygulamaya konulan, vergi indirimini olumlu bir gelişme olarak görüyoruz fakat yeterli bulmuyoruz.  
Türkiye’nin hedefi dünyada ilk 10 ekonomi arasına girmektir. Muasır medeniyetler seviyesine ancak mükelleflerimiz sayesinde ulaşacağız. Mükellef haklarına bu büyük perspektiften bakmak zorundayız.” dedi.
 

YORUMLAR

  • 0 Yorum