Faşizm ve milliyetçiliğin kanlı dansı


Son dönemde yaşanan olaylar her ne kadar seçime atfedilse de aslında milliyetçi cephede sütre gerisinin öne çıkmasından başka bir şey değil.
 
En son öldürülen ocak başkanı bu alanda ki hesaplaşmayı netleştirdi.
 
Aslında Alparslan Türkeş’in tarifine uygun Ülkücü kimliğini taşıyan Ateş ile mevcut yönetimin çelişmesinin sonucu kan aktı.
 
Umarım son olur ama MHP odaklarının tavrı bunun son olmayacağını gösteriyor.
 
Ülkücü milliyetçi tarifin dışına taşan ve kutsalların arkasına sığınanlar faşizimin tarihsel nirvanasına yelken açmış görünüyor.
 
Güvenlik bürokrasisinde kutsalların arkasına saklanarak elde edilen güç azınlık tahakkümünün emrinde yol alıyor.
 
Hele ki AKP ve Erdoğan’ın hızla oy kaybetmesinden faydalanıp o zaafı devşirme çabaları dövme sövmenin dışında sonuçlarda veriyor.
 
Elde Fetö tanımı ile oluşan çuvala dindar kimliği olanların haricinde kripto kavramı ile insanlar itilebiliyor.
 
MHP’nin kontrolden çıktığını gören Gladyo yeni tercihleri oluştursa da mevcut yapı kural tanımazların Kabesi olmaya devam ediyor.
 
İYİ Parti her ne kadar tepkisel hareket gibi ortaya çıksa da en azından yeniden milliyetçiliğin faşizme evrilmesini önleyecek bir kitleye hitap ediyor.
 
Artık güç bende şımarıklığında olanlar bundan bir ders alır umarım.
 
Ak Parti ve Erdoğan belki bir farkındalık ile faşizme evrilen bu yoldan geri dönebilirler.
 
Aksi durum milletin itibar edeceği kimliklerin telef edilmesine göz yumma olarak algılanıp daha büyük kayba uğramalarına yol açabilir.
 
Şu bir gerçek ki ülkede her kesimden sorumlu olan NATO ve Gladyo rahat durmayacak.
 
Ülke halklarının kimlik ve inanç üzerinden kutuplaşması daha derin çatışma riskini barındırırken kim Faşizmin nimetlerinden faydalanmak istemez ki?