TAZİYE DİYALOĞU


-Kaybettik sevdiğimizi; dün yanımızda, bu gün artık yok! Gerçek şok  bu aslında.

-Başınız sağolsun; 
 “kayıp”
vesvesesinin girdabına düşmeyesin; aklın, ruhunla uyumlu, sağlıklı olsun.

-Allah razı olsun;
yaşam sahamız 
hasat dönemine girmiş 
ilerliyor. 

-İhraç fazlasının İstanbul Merter’den toptan alınması gibi.

*

-Madem ölecektik bu  “havuç “neye?! 
desek; 
“tekamül için tesir gerekir,” denecek.

-“Havuç”, acı, haz duygusu;
arabayı çeken atların sırtına kamçı her defasında dokunmaz ; havada şaklaması da işe yarıyor.

-Başkalarının  ölümleri, kazaları, hastalıkları... gibi yani

*

-“Havuç” demişken;  çift kilit takdir edilmiş:
güdüler hem içerde hem de zihinde var edilmiş; biri genom olarak içeride; diğeri bedensel, ruhsal çekimli dışarıda.

-Evet; cennet, cehennem de aynı teşvik ve tehditlerin uzantısı.

-İlâhi  planda zorunlu istikamet; firar ihtimali sıfır. hem ben’lik tuzağı, hem de istem dışı bedenlere mahkumiyet; çifte düğüm.

*

-İşin aslı belirleme varsa , irademiz için ipin ucu kaçmış demektir.

-İp demişken ; tutunma dayanma ihtiyacı hiç bitmeyeceğinden ; tanrı, “tanrının ipi en sağlamıdır”, buyuruyor.

-Boşluktasın; tutunduğun şeyler de öyle; “yalnız Ben varım; bu yeter, “
diyor Yaradan

-0 ‘nun iradesiyle bütün bunlar daha niceleri.

*

-“O nun başlangıcı yok;  varlığa kazandırdıklarına başlangıç gerek.” diyerek; bir yerden başlamalı bir şeylere.

-Ne alâka!? Başlansın,  fakat kanırtma duvara derz gibi nakşedilmiş  varlığın yaşamının her hücresine.

-O nun ihtiyaçsızlığı temel veri olduğu halde;
varlığa ihtiyacı mı var ki
varlık planı yapmış.

Ayrıca, ‘akıllı varlıklara hazıra(cennet keyfi) konmak yok’,  mu demek istedi;
tekamül merdivenleri ihdas etti.

‘ Benim öz işim tekamüldür; durmak yok!.’  dercesine tekamülsüz yaşamı düşünemiyoruz.

*

-Ölenin onca  dünyevi kazanımları, ünvanları, malları, sevdiği eşyaları... tam trajedi.
-Beden iptal edilince , eşyalar sahipsiz kalıyor. 

-Ölüm hak, miras helâl, demişler.

-Miras evet; helâl olması için adil taksim gerekir. Ayrıca helâl
olanın geçiciliği ayrı bir muamma.

-O’ nun planında ‘varislik’  yok; var sanılan geçici,  hatta yanıltmaca ; 
çünkü yalnız O kalıcı .

-Mirasın sahibi madem O;
 o halde  tereke( miras), O’nun temsilcisi halka kalmalı, diyemiyorum;

 çünkü aile içinde adil taksim zor olurken; binleri, milyonları hak ile gözetecek adil dağıtımın risklerini düşünemiyorum.

-Sorma; “ insan Rabbine çok nankörken”, diğer insanlara yapacağı nankörlükler gayya kuyusu olmalı. Gel de korkma nefsinden.

-Doğru, böyle bir varlık formunda ,’adaleti’. konuşmamız, ayrı bir paradoks.

-Olsun; bir de umut, hatta müjde var.

-Neymiş o?

-İnsan aynı zamanda, “çok şerefli” olma özellikli de, buyurmuş Yaradan.

-İlginç: Hem aşağılık, hem övgüye değer. Ortada, 
uç noktalara ilerleme fırsatımız var.

*

-Fırsat mı, bence zorunlulukta fırsattan bahsedilemez.

-İşte  şimdi bahsediyoruz; demek ki zorunluluk içinde olumlu   çıkış için  ip uçları bırakılmış.

-Denek, deneme, sınav, yarış... hepsi  katmalı üstümüzde yük. Hem koşulluyuz, hem yüklüyüz.

*

-Şunu da unutma; O tek düze bizim gibi kısıtlı plânlar yapmaz; çünkü evrende akıllı varlık olarak yalnız değiliz.

-Yani konuştuklarımız ile O nu ihata edemeyiz; doğru.
Fakat, emsal işlerinden fikir sahibi olabiliriz.

-Doğru; fakat emsal. zerre iken; fikir, atomdan binlerce küçük proton ölçüdünde dahi olamaz.

*

-“O her an değişim, gelişim, yaratım içinde” olduğundan takdirleri  yani sünneti de öyle tek düze tahmin edilebilir olmuyor mu?

-O’nun işlerinin hikmetini bilemeyiz; önümüze çıkan yararlı durumları dahi önceki işlerle bağlamak; O nun hikmetlerini  öngörülebilir kılmaz. Çünkü biz insanlar, ihatacılardan değiliz; öyle yaratılmadık.

*

-İşin aslı, “tek düze” algımız yanılsamadan ibaret. 

O’nun işlerinde tek düzelik hele negatif anlamda; yani yaşam şevkini O nun yüceliğine hayran olma izlerini, işlerinde işlememesini düşünemeyiz.

Çünkü, asıl vizyoner, sanatçı, dahi, âlîm... O dur.

-Peki;  “biz neden göre miyoruz” , demeyim bari.

-Dedin bile.
Algın, zihninin sözde tecrübeleriyle zehirleniyor; zihnin yaşadıklarını ben’ lik açısından , göreceli olarak biriktirip sana her yeni olguda dayatıyor.  Zihnin olana geçmişten yargı biçiyor; seni idrakten mahrum ediyor; nasıl mı; hatıra kompleksleriyle.

-Laf aramızda; rahmetli,  bütün bunlarla ilgili bu yaşam parkurunu tamamlayıp; bizi izliyorsa eğer acıyordur halimize.

-O artık “tayin” oldu; 
fırsat yolu onun için yalnız iyiliklerinin takdir edilen etkisinde. 
Bizim işlerimizin ne olacağını bilemez.
Bütün bunları konuşmamız; vefaat edene “fatiha “okunması 
gibi olumluyu geliştirebilir yaşamımızda.

*
 
-Yeryüzüne bak; çöller, düzlükler, ormanlar, sıra dağlar...

-Yani?

-Coğrafya, mevsimler... hiç biri tek düze değil; döngüdeki tekrarda değişiklik var; 
o değişiklik zamanda ve 
zamana dahil olan varlıklarda.

-Yıllarca aynı sokaklarda, aynı evde, tek düze kısıtlı  giysilerle  işe gidip gelen ve yaşlanıp göçen
milyonlarca insan hangi “vizyonu” yaşadı ki anlasın?!

-Şöyle cevap vereyim: Kısıtlı yaşamda  her türlü zenginliğin sırrı kalbindeki imandadır.

-“İman”..her şeye yeter , yani.

-Evet. Lakin tanıklık koşullu iman. 
Tanıklık, O’ nun işlerine koruyuculuğuna, Rahmetine, üstünlüğüne tanık olacak “seyreltilmiş yaşam” ile olabilir.

-Seyreltmek?..

-Zihin kirinden arınmış yaşamak. 
Olguya  kaygısız, arzusuz dahil olmak. Büyük iş bence. 

*

-Tekâmül evreninde vefaat eden sevdiğimizden bahisle nerelere geldik!? 
Tesellide aşama kaydetmek sanırım bu.

-Yine de göçenin yokluğu somut; her an 
hatırlanıp özlenecek.

-O duygular ve diğer benzerleri hepsi neticede zihinde; boşalt gitsin.

-Boşaltmak, yaşarken büyük aşama bu olmalı.

-Ötesi; zihinde boşaltacak bir şey biriktirilmeyecek. 

*

-Yağan yağmurun bulutu yukarıda bütün duruyor.
Yağarken damlalar , ayrı süzülüyor yer yüzüne . 
Bunca ölüm, bunca doğumun başka bir anlatımı.

-İbretle bakarak iman artışı bu olmalı.

-Yağmur damlaları yeryüzüne düşünce ; iş bitmez.
Sonra, yer yüzünde  toprağın içinde  denizlerde  var olan her canlı, şenleniyor; şenliğin “işleri” ise  sayımsız.

*

-Ölüm, bu yüzden mi “tadımlık”; 
yoksa ölüm, tadımlı 
tanışıklık mı ?

-İkisi ve ötesi hikmetli.

-Ölüm ve hikmet ...Zor fakat umutlu çaresizlik.

-Öyle.

*
-Başın sağ olsun!
-Dostlar da  sağ olsun!