TÜRKİYE İSLAM CUMHURİYETİ


Yetmişbeş yıllık İslamlaşma ve muassırlaşma serüvenimizin nihayet sonuna geldik.
Bir adım öncesi Osmanlı Devletinin yıkılması sürecini durdurmak için dayanak yapılan İslam dini istenen sonucu vermedi.
Ama bu günlere Cumhuriyetin özellikle 1945 sonrası yaşadığı süreç ile geldik.
Kurucu babaların teknik olarak merkezden perifere yani çevreye yayılan kültür devrimi sonuca çok yakınken demokratikleşme adına dayatılan kavramlar kendine dayanak olarak İslam dinini almıştı.
Türkçülük maceramızda olduğu gibi ne yazık ki İslamcılık maceramızda her hangi bir sosyolojik tabana oturmuyordu.
Türk olan bir kavme Türkçülüğü kabullendirmek çok zor oldu.
Eğer bu hamle periferden merkeze olsaydı belki Türkçülük de başarılı olabilirdi.
Sonuçta bir çok ulus ile iç içe yaşayan bir halkı kendi kimliğine uyandırmak çok bedel ve çalışma ister.
Bunun gibi zaten Müslüman olan bir kavme ayrıca İslamcılık dayatmak da bir bedel ve zaman gerekliliğidir.
Tüm bunlar kimliksizleştirilen ve Türkçülüğü ile İslamcılığı yada dindarlığı çeşitli fraksiyonlara bölünmüş kitlede sonuca ulaşmak adına zor olur.
Bunun sonucu mutlak ayrışma belki de çatışmadır.
İslam Cumhuriyetine gelince, İran gibi homojen dini taassubun olduğu yerler buna teşne olabilir.
Ya da güney Arabistan yani hicaz devletleri gibi yönetim anlayışı yatkın olanlar çok sırıtmaz.
Kökü Müslüman Kardeşler anlayışına dayanan ılımlı İslam Devleti olan Mısır gibi.
Burada bile 1928 itibarıyla örgütlenmeye başlayan kardeşler ikinci dünya savaşında İngilizleri reddettikleri için bir türlü amaca ulaşamasalar da gönülleri hoş olsun faslından şeriatla yönetilirler.
Muhsin Yazıcıoğlu’na “sen çok dürüstsün ondan sana oy vermiyoruz” diyen tarikat şeyhinin tercihinden de anlaşılacağı üzere bu ülkede hiçbir siyasi kimlik üzerinde uzlaşılıp halife seçilemediği gibi İslam devleti de ilan edilemez.
Aksine Demokrat Parti iktidarları ile ara verdikleri devlet nimetine kavuşmanın hazzı dindar yapılar tarafından terk edilemez.
Hele ki birilerinin bunu nasıl üleştireceği kaygısı ortada dururken.
Fettullah Gülen’in içinde bulunduğu darbe kalkışması hala dumanı üzerinde ortadayken tam uzlaşı ham hayaldir.
Bazı ekonomik varyasyonlar yada ekonomi temelli dış ilişkiler tereddüte yol açsa da çok anlamlı değil.