KUZEY SURİYE OPERASYONU VE TÜRKİYE'NİN KÜRT SORUNU


Beni takip edenler bilir farklı düşünmeyi seven bir insanım. Kimsenin bakmadığı hatta bakmaya cesaret edemediği pencerelerden bakmak yaradılışımda var. Olan bir olayın arkasını görebildiğimi düşündüğüm bir yeteneğim var, sanırım.
Bizim aslında bir Kürt sorunumuz yok hatta tarih boyunca hiç olmadı. İslam sonrası önce İslam Devleti tebası olan Kürtler sırasıyla Emevi, Abbasi, Selçuklu ve Osmanlı devletlerine tabi olarak yaşadılar. Hatta çoğunluk itibarıyla Ezidi inancına sahiptiler. Sonraları bir şeyler oldu ve Sünni İslamile amel eden İran coğrafyasında Safevi Türk devleti ve Şah Hatai ( İsmail ) Şia mezhebini seçerek bölgesinde ve yakın gelecekte Hoca AhmedYesevi öğretisinde İslam uygulamalarını benimseyen Anadolu Türkleri ve onların hükümdarlığı olan Osmanlı Devletinde kendine alan açarak tehlike zillerinin çalınmasına neden oldu.
İşte olay tam da burada başladı.
Neseb ( soy ) konusu problemli olan Şeyhül İslam Ebu Suud efendinin fetvasıyla başlayan Türkmen kıyımı aslında sorunun Kürt değil Türk olduğunun başlangıcıydı. O dönem ile başlayan Ezidi inancına sahip bir çok Kürt aile dayatmalar neticesi Sünni İslam’ı seçerek devletin kılıcı olmuş ve Türk pardon Kürt sorunun başlangıcını oluşturmuştur.
Misal son dönem meşhurları içinde devrik Mardin Belediye Başkanı Ahmet Türk’ün ailesinin Ezidilikten Sünni İslama geçerek din değiştirdiği sağlam rivayettir.
Şah Hatai sonrası hızla Eşari Sünni İslam itikadına geçen Osmanlı nispeten Türklüğün bastırıldığı fakat İslam Şeriatının artırıldığı hayatı tercih ederek Kızılbaş katli ile sağladığı nisbi sükûneti son devrine kadar yaşattı. Osmanlının son döneminde 1789 ilhamlı milliyetçilik akımının etkisiyle Kürt milliyetçiliği gündeme gelse de hem dindaş olduğu hem de ayrıcalıklı yaşama dönük olarak kaybedecekleri çok şey olmadığı için önemli Kürt aileler ( ki bunların önemli bir kısmı bir önce bahsettiğimiz konudan dolayı devşirilmiş Türkmen aileleridir ) milli mücadelede Kuvvacıların yanında yer aldı.
Sonra ne mi oldu, aşırı toprak kaybı ve bölünme yaşayan millimücadele liderleri yeni kurdukları devlette bir de sadık dostları Kürtlerin ayrılığına tahammül edemeyeceklerinden mevcut ayrıcalıklarını devam ettirerek ( Feodal Anlayış ) realiteyi dışlayıp işi yoluna koymaya çalıştılar. Ta ki Demokratlar iktidara gelene kadar. Demokratlar demokrasi ve özgürlükler adı altında “Yeter söz milletin” sloganıyla halka mevcut mensubiyetleri ve hassasiyetleri üzerinden müdahale ettiler.
Feodal Kürt ağaları meclise bu kez farklı anlayışla yani oy depoları patronu olarak girdiler. Yeni yetişen Kürt gençleri iletişimin artmasıyla önce ağalığa karşı koymaya sonra da bunun için yol aramaya başladılar ve sosyalizmi keşfettiler ama bu da yetmedi.
Netice 12 Eylül ihaneti ile Diyarbakır cezaevinde kendilerine zorla Kürt oldukları ve bu ülkeden ayrılmaları gerektiği öğretilene kadar.
Ha bu arada Türk sorunu da 1969 Adana kongresi ile çözüldü. Türk İslam sentezi denilen mucizevi  öğretiyle 23 Ağustos 1514 Çaldıran muharebesi sonrası başlayan döneme geri dönüldü.
12 Eylül ile birlikte başlayan Kürt sorunu en güçsüz döneminde bile devlet olarak başa çıkamadığımız/çıkarılmadığımız vaka olarak kırk yıldır çocuklarımızı dişlileri arasında öğüten bir canavara dönüştü. Son dönem bizzat tesirimiz bulunan Suriye’de ki argaşa neticesi konu o kadar çözümsüz hale getirildi ki ABD müttefikimiz eli ile kurulan Suriye Kürdistan’ına gider yaparken bile mahalle kabadayısının çocuklarından gelen zararı kendisine anlatır üslubu ile medet bekliyoruz.
Bir çok defa yazdım , acilen Suriye’ye girilmeli diye. Ama güncel beni yanıltmadı. Hatta olayı o kadar katmerledik ki Irak Kürdistanı ile bir sorunumuz kalmadı ve sınır kapılarının yeniden açılarak ilişkilerin başlayacağını en yetkili ağızlardan duyduk.
Ne demekse?
Suriye’nin kuzeyine yapılacak harekat bizim bu başlık altında ki sorunumuz çözme noktasında sadece çatışma seçeneğini barındırmakla çözümsüzlüğü netice olarak verir. Oysa bizim yapacağımız çözümü SDG ve Suriye devleti birlikte yapıp bizim de çözümsüzlük denizinde çırpınmamızı seyredecekler.
Şimdi tüm bunlar yetmezmiş gibi işin garibi Türk ( Kürt )  sorununu devralan siyasi yapı Türk Milliyetçisi olduğu iddiasında. Çok yakın gelecekte benzer bir Türk sorunu da Suriyeli Araplar üzerinden bizi bekliyor.
Hadi hayırlısı.