Eğitimin iflası


Merhum Oktay Sinanoğlu hoca 1945 yılından itibaren adı milli kendi milli olmayan eğitim sisteminin Amerikalılara gizli anlaşmalar gereği teslim edildiğini söylerdi.

Kendi hak dünyada biz yalan dünyadayız.

Ama içinde bulunduğumuz gerçekler rahmetli hocayı destekliyor.

Pisa başta olmak üzere bütün değerlendirme kriterleri özellikle son 30 yıldır dehşet verici bir geriye gidişi gösteriyor.

İşin daha da dehşet verici kısmı siyasetçiler dahil konun uzmanları yada konu hakkında yetişmiş başta akademisyenler olmak üzere kimse sesini çıkarmıyor.

O anlı şanlı isminin önünde akademik unvan taşıyan hocalar dahil herkes sütre gerisine çekilmiş bekleşiyor.

Kürtçe konuşan vatandaşların özellikle 1980 darbesinden sonra batıya göçe zorlanmasıyla konuşulan dil anlaşılamaz hale getirildi.

Taşrada yaşayanlar hiçbir ön eğitime tabi tutulmadan yerel hallerini şehirlere taşıdı.

İbo şovlarda ki dil katliamını kimse unutmasın.

Şimdi birde Suriye’den bize gelen ve kalıcı olan vatandaşlarımız sahip oldukları dili kullanmaya başladı.

Artık varın sonucu siz hesap edin.

Bir meslek için yapılan seçme sınavlarında meslek bilgileri başta olmak üzere en basit düzeyde hazırlanmış Türkçe metinler bile cevap oranları olarak yerlerde sürünüyor.

Şimdilerde oligarşik bürokrasiyi oluşturmak için yapılan mülakat vahşetlerini hiç anmayalım.

Akıl sahiplerine sesleniyorum 74 yıldır başta İsmet İnönü’nün korku ve gafletiyle başlayan süreç çok vahim sonuçlar doğuruyor.

Bunca zamandır hiç hakkında rahmet ve minnet dileyeceğimiz bir eğitim bakanı hatırlayan var mı?

Aptallar sürüsüne çevrilmeye çalışılan bir milletten bahsediyoruz.

İnsanlar bazen Fetö kalkışmasında bunca general aklını nereye bıraktı diye soruyor.

Bir kişiye bu kadar mı teslim olunur diye şaşırıyor.

Oysa mevcut durum tam hali ile toplumun tüm kesimleri için aynı.

Ya korku, ya umut yada belirli beklentiler ile insanlar akıllarını, izanlarını ve insaflarını şahıslara, liderlere, şeyhlere yada kendilerine içirilen zehir şurubu hükmündeki kanunlara teslim etmiyorlar mı?

Onca okumuş yazmış dağlarda bir hiç uğruna ölmüyor mu?

Yada birinin sembolleşmiş karakterler üzerinden sattığı masalımsı kitaba kucak dolusu para vermiyor mu?

Yada şeyhinin eteğini ayağını öpmüyor mu?

Belki de bilirse liderimiz bilir diyen koca koca siyasetçi profesörlere ne demeli?

Yada eğitim hariç sadece makam ve onun sunduğu konfor ve itibar için eğitim kurumlarının başına oturanlar, onlara ne demeli?

Anlayacağınız topyekün cahilleşme sürecindeyiz.

Eleştirmek ve suçlamaktan başka bir şey yapamıyoruz.

Neden mi, çünkü hiç bir şey bilmiyoruz.

Hiç bir şey öneremiyoruz.

En sonunda Stalin’in tavuğu gibi yolunan tüylerimiz karşılığında verilen bir avuç yeme tamah ediyor ve bacak arasına tüneyip ölümü bekliyoruz.

Üç beş kafası çalışan çocuğumuzda ülkeyi terk ediyor yadakalanların içinden iddialı olabilecekler de terk etme planı kuruyor.

Buyurun cenaze namazına.

Not: çözüm mü istiyorsunuz?

Elde kalan ve üniversite sınavında ilk yüzde beşe giren çocuklara siyaset bilimi, kamu yönetimi, iktisat ve uluslararası siyaseti ,hukuku öğretin.

Onları doktor ve sağlıkçı yapıp telef etmeyin.

Birde devleti ele geçirmenin bir milleti millet olarak var etmekle aynı şey olmadığını anlatın.

Millet yoksa devlette yoktur.

Var olan ise daha akıllı milletlerin kölesidir, buna da hacet yok.