Küllerinden doğan parti DSP


Her seçim döneminde sol siyaset yapanlar CHP tarafından dışlanınca yada aday gösterilmeyince ilk akla DSP gelir.
Siyasetin hareketli zamanın en bereketli partisi olan DSP seçimlerden sonra eski sessizliğine bürünür.
Rahmetli Ecevit’in farklı bir sosyal demokrasi tarifi iddiasıyla kurduğu bu parti her ne kadar iktidar dahi olsa CHP’nin kurumsal kimliği karşısında tutunamamış seçim dönemleri dışlananların sığındığı geçici liman olarak siyasi yaşamına devam ediyor.
İlginç olan tabelasının dahi olmadığı beldelerde ne hikmetse hemen bir hareketlilik başlar.
Eğer CHP’nin dışladığı yada aday göstermediği siyasetçi popüler biriyse hemen dedikodu çarkı devreye girer.
Vay efendim böyle bölücülük olur mu, böyle fitne çıkarılır mı?
Birde üstüne cila çekercesine DSP’den aday olan siyasetçinin ayrıldığı partiye seçimi kaybettireceği iddiası.
Ama işler öyle olmaz.
Genelde yöre halkının eş dost tercihi yada yaşam tercihi sonucu belirler ve eski partisi seçimi kazanır.
Olsun kısa sürelide olsa hatıraları olan bir parti varlık gösterir ve mağlup siyasetçi hayal kırıklığı içerisinde boynunu büküp bir sonraki seçime kadar köşesine çekilir.
Nasıl olsa kampanya dönemi için para harcamayı göze alan siyasetçilerin sayesinde reklamcılar biraz para kazanır, var olan teşkilat binalarının borcu ödenir hayat devam eder gider.
Ne gariptir ki Enderun mektebinden yetişenlerin devlet idare ettiği bürokratik oligarşiden Demokrat Parti ile siyasetin ve devlet idaresinin tabana yayıldığı çok partili sisteme geçiş zamanına kadar dışarıda kalan halk kesimleri bu siyaseti çok sevmiş.
Bir türlü kopamıyor.
Okuma yazması olan herkes sahnede yer almak istediğinden bu tip kendini gösterme iddiasını sürdürme arzusunda olan siyasetçilerin sığınacağı liman partileri elbette küllerinden tekrar tekrar doğacaktır.
Kalın sağlıcakla.